MONTAIGNE Mİ DENEMELER’İ
DENEMELER Mİ MONTAIGNE’İ YARATTI?
1500’lü yılların Fransa’sında Montaigne Şatosu’ndan çıkan soylu bir bebek küçük bir köyde yoksul bir ailenin yanında yıllarını geçirmek üzere yola çıkartıldı. Babası Pierre Eyquem için zorlu yaşam koşullarına ayak uydurmayı becerebilen, azla yetinebilmesini bilen, üst sınıf ayrıcalıklarını tatmadan alt sınıfı hor görmeyen bir evlat yetiştirmesinin ilk planıydı. Söz Özgürlüğü üzerine yazdığı yazıda yer verdiği cümle :”Yüksek mevkilerde sağduyuya az rastlanır.”
Alman bir hoca tutuldu, yanına iki tane yardımcı verildi, artık Montaigne Şatosu’nda Michel ile Latince dışında bir dilde konuşmak yasaktı. Michel de Montaigne ile iletişim kurmanın tek yolu hocalardan söyleyeceklerinin Latincesini öğrenmekti. 6 yaşında ana dili Fransızcayı bilmezken Latinceyi oyun oynar gibi öğrenerek akıcı bir şekilde konuşuyordu. O kadarki heyecanlandığında ya da korktuğunda ağzından Latince kelimeler dökülüyordu. Montaigne Şatosu’nda daha başka neler oluyordu? Köy havasını soluyan evladının sağlığını önemseyen babası, oğlunun vücudunun ve zihninin zarar görmemesi için flütlerle ve kemanlarla uyandırılmasını tembih etmişti. Deneme türünün yaratıcısının çocukluğu bu şekilde geçmişti.
MONTAIGNE İÇİN OKULUN ANLAMI VE YAŞ 20Özgür ruhlu bu çocuk okula gitmeye başladığı dönemde ezberletilen bilgilerden şikayet edecekti. Hiçbir bilgiyi, düşünceyi, öğretiyi kendi istemeden öğrenmeyi kabul etmeyen Michel’ in Bilgi ve Düşünce üzerine olan yazısında şu cümleyi buluruz:” Ezber bilmek bilmek değildir; hafızamıza emanet edilen her şeyi saklamaktır.” Hafızasının iyi olmadığı da bilindiği üzere kendisinin endişeleri gittikçe artar ve fazla bilginin insanın kendi dünya görüşünün yaratılmasını engellediğini ifade eder. 20 yaşlarındaki Michel de Montaigne müzik aleti çalmada, şarkı söylemede uzun atlamada, kılıçta, yüzmede beceriksiz olduğunu dürüstçe ifade eder, mektubu bile katlayamadığından yakınır. Kısa boylu olduğundan bu durumun otoriter görümünü sarstığından bahseder, modaya pek düşkün değildir, en soylu kıyafetlerin bile kendisini şıklaştıramadığını yazar. Daha da ileri gider tarlasındaki lahanayı ve marulu ayırt edemediğini, tahılların adlarını, aslında en sıradan şeyleri bile bilmediğini itiraf eder. Babası Bordeaux Belediye başkanıdır, babasının siyasetle ilintili olması nedeniyle kendisi de 15 yıl boyunca Yüksek Mahkemenin Soruşturma Dairesi üyeliğini yapmıştır. Babası öldüğündeyse 38 yaşındadır artık kaderini sorgulama vakti gelmiştir.
DENEME TÜRÜNÜN ORTAYA ÇIKIŞI: Que sais je? (Ne biliyorum)Şatosundan herkesi görebileceği ancak kimsenin ona ulaşamayacağı bir odayı seçer ve kütüphanesini odaya taşır. Michel de Montaigne için on yıllık inziva dönemi başlamıştır. Bu zamana kadar hep başkaları için yaşayan o artık kendisi için yaşamaya başlayacaktır. Özgürlüğün tadını bilen birisi için makul olan şu cümleyi yazacaktır:”Kitaplığım, benim krallığımdır ve burada mutlak bir kral gibi saltanat sürmeye çalışıyorum.” Zihinsel olarak iyi hissetmesinin düşünce üretmesine ve onlarla eğlenmesine bağlı olduğunu, düşüncelerinin bu şekilde olgunlaşacağını düşünmüştü. Ne yazık ki olan bu değildi. Kendi deyişiyle “ Kafam, dizginlerinden boşalmış bir at gibi, bir sürü yöne saptı” Kafasındakileri somutlaştırabilmek adına yazmaya başladı, başlamak zorundaydı çünkü “ Kendine belli bir hedef saptamayan akıl, kendi kendisini yitirir. Her yerde olmak isteyen hiçbir yerde olamaz. Belli bir limana dümen kırmayanı hiçbir rüzgar desteklemez.” Krallığında cümlelerinin efendisi de odur. Yazdıklarını tekrar okuduğunda beğenmediğini, kendisinin bir yazar olmadığını, dil bilgisini ne kadar az bildiğini sürekli yineler. Yazdıklarını düşüncelerinin tüm çıplaklığıyla yazar, onlara bağlı kalmak veya onları savunmak zorunda değildir. Çekinmeden alıntı yapar ve kendisinin ifade edemediklerini başkalarına söylettiğinden dem vurur. Bu kimi zaman Cicero kimi zaman Seneca’dır. Onun en önemli meziyeti kendi olarak kalmayı başarabilmesidir: “Ben kitabımı yaptığım kadar da kitabım beni yaptı.” Okurları karşısında (yayımlamayı düşünmeden yazılarını yazar) yalnızca Ben’i vardır. Bakışları artık kendi Ben’inin üzerine yöneltmiştir, şunu bilir: “Kendi varlığının tadını çıkartmak ve dürüstçe tadını çıkartmak için.”
DENEME TÜRÜ: ESSAISDeneme türü adını Montaigne ‘nin Essais (Denemeler) adından almaktadır. Yazı türü olarak bildiğimiz deneme, 500 yıl önce bir insanın 59 yılını vererek bahşettiği bir armağandır ve içinde sırrına erebileceğimiz, hayatımıza değer katabileceğimiz pek çok değer saklıdır.
Bütün günler ölüme gider; son gün varır.
-Michel de Montaigne
Teşekkürler.
Betül Beyza GÜLTEKİN
KAYNAKÇA
Zweig, S.(2019).Montaigne.İstanbul.Can Yayınları
Montaigne,M.(2018).Denemeler.İstanbul.Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Merhabalar,
YanıtlaSilFransız deneme yazarı Michel de Montaigne’nin ‘’Yavaşladıkça Çoğalıyorum’’ kitabından altını çizdiğim aforizmaları okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/montaigneden-20-etkileyici-aforizma/
Beni en çok etkileyen şu alıntı olmuştu:
‘’Doğrusunu söyleyeyim, biz erkekler kendi günahlarımızdan çok karımızın günahlarından, ona gelecek ayıplamalardan korkarız. Kendi vicdanımızdan çok karımızın vicdanının üstüne titreriz. (Aman ne fedakârlık!) Karımız bizden daha iffetli olsun da, biz hırsız olmaya, yemin bozmaya, aforoz edilmeye razıyız.’’
Keyifli okumalar dilerim,
edebiyatla ve sağlıcakla kalın.
Değerli yorumunuz için teşekkürler. Paylaşımınız için de teşekkürler :)
Sil