Ana içeriğe atla

DAVID HELFGOTT- ÖZDEN NUR KARPINAR





DAVID HELFGOTT

“Aklın dengesi bozulmuşsa, yüce müzikten etkili çare daha huzur verici bir ilaç yoktur.”
(Shakespeare W., Fırtına, Beşinci Perde)

Sanat nedir? Kesinlik içeren cevapları literatür de açıklanmış olabilir. Gayet doğru açıklamalardır bunlar fikir verir, netlik kazandırır, bir kavramın tanımını zihnimiz de yer bulmasını sağlarız. Lakin sanat özneldir. Dünyayı anlamayı, anlatmayı hedefler ve en önemlisi duygularımızın parçasıdır. Bireye özgüdür ve sanatçının ardından hala o bireye özgü kalacaktır. Sanatçının iç dünyasını anlarız böylece… Bu kavramı açıklayan en iyi tanımlamalardan birsi belki de Tolstoy’un da aktardığı gibi "Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyettir"(Alıntılayan; Akdoğan B. Aktaran; Tolstoy L. N. Sanat Nedir?) Kimi sanatçı bunu güzel bir senfoni ile taçlandırır kimi ise güzel bir tablo yapar bazıları ise yazar… Dünyayı yazar, kendini yazar ve biz bireyler de bu sanat eserlerini dinler, anlar veya okuruz. Sanatçının sıkıntısının olgunlaşmasını içselleştiririz. İşte bu yüzden de sanat ve psikoloji sağlam bağlar ile güçlendirilmiş halat gibidir. 500 sene dahi geçse sanatçının psikolojisini yeniden ve yine anlayabiliyorsak düşünce ile yoğurulmuş açık bir şekilde insanın psikolojisini ortaya koyan faaliyetin eseridir. Sanatı ve sanatçıyı da anlamayı amaçlayanlar ise net bir şekilde ortaya koymaktadır ki psikoloji bunun için biçilmiş kaftandır.
Sanatı elbette birkaç alana indirgemek mümkün değildir. Sanatın bir çok dalı olduğu gibi bazı soruları da akla getirmektedir. Örneğin; Sanat bir tutku ise birey ile ilgili ise mental sorunlara ne kadar etki edebilir? Davranışta bozulmuş, dikkati dağınık, konuşması sonu olmayan bireylerde eşsiz bir üretici olabilir mi? Bilinen bir örnek var ki tamamen bir başarı hikayesi… sanat ve psikolojinin harmanlanmış Dünya’da yalnızca sanatçı kimliği ile değil hayatı da bir o kadar ilginç piyanist David Helfgott… Bu hayatın kahramanı Avustralyalı piyanist David Helfgott 1947 yılından doğmuştur. Henüz 5 yaşındayken piyanoya olan becerisi keşfedilen sanatçı Dünyanın en iyi müzik okulu Londra’da Kraliyet Müzik Akademisine burslu olarak kabul edilmiştir. Piyanoya olan tutkusu başarı basamaklarını adım adım tırmandırırken ruhsal bazı çöküşler de hayatında yerini almaya başlamış olduğu anlaşılmaktadır. Çocukluğundan beri tutku ve heyecanla sanat yapan David Helfgott konseri sırasında beyin travması geçirmesinin ardından şizofreni tanısı alan ve piyanistlikten uzak bir hayat ve ağır bir tedavi süreci ile karşı karşıya olduğu açıktır. Şizofreni; düşüncelerdeki, duygu ve davranışlarda bozulmaları kapsayan bir rahatsızlıktır. Bozulmuş düşünceler, hatalı algılamalar, dikkatte eksik, darmadağınık bir görünüm ile tanımlanan bir rahatsızlık olarak tanımlanmaktadır.(Neale J., Davison G., Johnson S., Kring A., Anormal Psikoloji.;Bölüm 9) 12 sene boyunca bu süreçte belirtiler ve tedavi zorluğu ile mesleğinden uzak kaldığını aktarmaktadır. David Helfgott yaşadığı bu dönemi anlatırken “Uzun zaman piyanomdan uzak kaldım; zor ve karanlık bir dönemdi. Ama tüm o melodiler, piyano tuşları beynimdeydi. Beni hayata bağlayan piyano tutkum oldu.”(Birgen D. David Helfgott: Beni hayata bağlayan piyano tutkum oldu,Röportaj) Zorlu bir psikopatolojik sorunun ardından sahnelere yeniden çıkması bunun yanı sıra başarısına kaldığı yerden devam etmesi paha biçilemez bir ödül olduğu ortadadır. Bazı tutkular, heyecanlar, hedefler imkansız olanı yenebildiğini göstermektedir.
David Helfgott, piyanist olmanın yanı sıra şizofreni rahatsızlığı ile başarabildiklerini insanlara göstererek yaratıcılığın ve sanatı sevmenin tüm iyi yanlarını gözler önüne sermektedir. Yalnızca piyano tuşlarına dokunan biri değildir çünkü Dünya’da Rachmaninoff’un 3. Piyano Konçerto’sunu çalan 3 kişiden birisi olmuştur.( Birgen D. David Helfgott: Beni hayata bağlayan piyano tutkum oldu, Röportaj) David Helfgott mental bir rahatsızlığın pençesindeyken nasıl bir konçerto çalabildiğini, davranış bozuklukları had safhada olan mental bir durumdayken nasıl bu kadar insanlara örnek olabilir? Rahatsız diye damgalama yapmak bireyi sınırlayabilirdi veya piyanodan uzak kalmasına sebep olabilirdi. Fakat Helgott belli ki sosyal kişiliğinden ödün vermeden işine adamış bir sanatçı kendisini tanımlarken “Enerjik, kendini işine adamış, minnettar.”(Birgen D. David Helfgott: Beni hayata bağlayan piyano tutkum oldu,Röportaj) kullandığı kelimeler sanatının gücünü açıklar niteliktedir. Belki de sanat bu kadar etkilidir ve iyileştiricidir. David Helfgott gibi bireylerde psikolojik problemler bireyin hayatında kimi aksaklıklara sebep olabilir. Sanat ise bu aksaklıkları başarıya çevirebilecek güçte olabilir. David Helfgott, babası ile olan yaşamından veya genetik bir etkiden dolayı mental bir rahatsızlık ile 12 sene boyunca sahnelerden en sevdiği şeyden piyanodan uzaklaşmış olabilir. Babasının başarı hedefi ve oğlunun ona karşı bağlılığı bu rahatsızlığa sebep olurken aynı zamanda sanata dair ciddi başarılar yakalamış olacaktır.(Helfgott D., Biyografi) Bu yüzden bir sanatçı olarak eşi benzeri olmayan süreçlerden geçerek taklit veya özenme olmadan Dünya’da sayılı isimlerden olmaktadır. Sonuçta sanatta eşsiz olandır. (Akdoğan B., syf;215) Eşsiz hayata sahip yetenekli bir insanın hayatı kadar ilginç bir başarı hikayesi sanat tarihinde de ayrı bir yeri olacaktır elbette…
Sanat eğer tarihçilere, eleştirmenlere, felsefecilere göre güzelliğin tasviri ise David Helfgott’u dinlemek, sahnede izlemek gerekmektedir belki de… Sanat, ruhun bir parçasıdır. Bireyden doğan onun sıkıntısını, olgunlaşmasını anlatan bir parçadır. Sahnelerde olan bu başarılı insanın sıkıntısı olmadığını veya olgunlaşmadığını kimse söyleyemez. Bu kadar zor bir rahatsızlığı atlatırken sanatın iyileştirici gücünü de hafife alınmamalıdır. Helfgott’un hayatını zorlukları anlamak, sanatı ve sanatçı kavramlarını yorumlamak için biyografi filmi “Shine” izlemenizi tavsiye ederim. Bir çok ödül alan bu film ünlü piyanisti kısıtlamaktan çok özgürleştirmiştir. Kendi deyimi ile “Akıl sağlığı ile ilgili problem yaşayan insanlara ilham kaynağı” olmuştur. (Birgen D. David Helfgott: Beni hayata bağlayan piyano tutkum oldu, Röportaj) İnsanlara psikolojik bir tanının kısıtlamalar yaratmasının ötesinde tam tersine en dikkat çekici yerde; sahnelerde yer almayı göstermiştir. 2009 senesinden beri David Helfgott Türkiye’de çeşitli konserler vermiştir. En son Mayıs ayında ülkemize gelen sanatçı Aya İrini Kilisesi’nde dinleyicileri buluşmuştur. Sanatını ülkesinin sınırlarını geçirerek sanatın ve psikolojinin başarılı hikayesi Helfgott kendisini tüm dünyaya duyuran bir sanatçıdır. Psikolojik problemlerin aşılması ve sanat ile olan bağı bir birey üzerinde toplanmış halidir David Helfgott… William Shakespeare’inde dediği gibi “Aklın dengesi bozulmuşsa,
yüce müzikten etkili çare daha huzur verici bir ilaç yoktur.”( Shakespeare W., Fırtına, Beşinci
Perde)  
Yazardan Not;
Sevgili Okur,
David Helfgott’un Rachmaninoff’un 3. Piyano Konçerto’su dinlemek isterseniz şayet sizin için
bağlatıyı eklemekteyim. Linke tıklayarak Helfgott’un sanatçı kimliğini anlayabilir ve dinlerken ise psikolojik bir tanının aslında hayata engel  olmadığını anlayabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=kECQ_7QoMPs
Teşekkürler.
Özden Nur KARPINAR

KAYNAKÇA:
Akdoğan B., Sanat, Sanatçı, Sanat Eseri Ve Ahlak, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 42(1)
Kaya S., Delilik Ve Dahilik Arasında Bir Piyanist/David Helfgott, 17 Ağustos 2017
Birgen D., David Helfgott: Beni Hayata Bağlayan Piyano Tutkum Oldu, Röportaj, 17 Ocak 2016
Aksoy E., En Akıllı Şizofren Piyanist: David Helfgott, 5 Eylül 2018
Helfgott D., Biography, Offical Website
Shakespeare W., Fırtına, 5.Perde, 1.Sahne,109, 1611.



Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle