NÖROTRANSMİTTERLER İLE PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN İLİŞKİSİNE YÖNELİK BİR GÖZDEN GEÇİRME
Doğum sonrasında insan beyninde sinaptik bağlantılar olgunlaşmaya başlar ve sinir sistemindeki bilgi akışı, elektriksel yollarla meydana gelir. Bu elektriksel bilgi iletimini sağlayan kimyasal uyarıcılar, “nörotransmitterler”dir. “Nöronlar” sinir sisteminde bilgi alış-verişini sağlayan en önemli hücrelerdendir. Bu nöronlar arasında bulunan boşluklar “sinaps” olarak adlandırılır. Nöronlardan salgılanan kimyasal uyarıcılar ise “nörotransmitter” olarak adlandırılır. Nöroileticiler aracılığıyla nöronlar, sinaps boyunca ilerleyerek diğer sinir hücresine bilgi taşır. (Johnson, Kring, Davison, Neale, 2017) Sinapslar aracılığıyla işlev gören nörotransmitter salgıları; düşünce, duygu ve davranış mekanizmaları hakkında bizlere en iyi bilgiyi sunar ayrıca hislerin ve davranışların nasıl oluştuğu konusunda, aklımızda bulunan tüm soru işaretlerine bilimsel perspektiften ışık tutar. Reseptörler aşırı uyarılıyor ve fazladan salgılanıyor ise ya da tam tersi bir durum söz konusuysa bu durumda bazı bozukluklar ortaya çıkabilir. Psikiyatrik ilaçlar bu durumlarda “agonist” olarak yani nörotransmitter reseptörünü uyararak ya da “antagonist” yani reseptörü bloke ederek psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılır. Serotonin, dopamin, norepinefrin, gaba, glutamat, asetilkolin gibi bazı nörotrasnmitterler psikopatoloji ile fazlasıyla ilişkilidir. Bu noktada sinir bilim paradigması, psikiyatrik bozuklukların beyin bazında oluşan bozukluklara bağlı olduğu görüşünü savunur. Genetik faktörlerle bağlantılı olan nörotransmitter mekanizması, ayrıca beynin “plastisite” özelliği ile çevresel etkenlere bağlı olarak değişebilmektedir.
Psikiyatrik bozukluklarla da ilişkisi olan önemli nörotransmitterlerden bazılarına bir göz atalım:
- ASETİLKOLİN (ACH): “Muskarinik” ve “Nikotinik” olarak ikiye ayrılır. “Ach düzeyleri çocukluk çağı boyunca artış gösterir ve ergenlik öncesi en yüksek seviye ulaştıktan sonra sabit kalır.” (Berkem ve Fiş, 2009) Hafıza kaybı yaşayan hastalarda bunun nedeni olarak asetilkolin salgılayan nöronların bozukluğundan bahsedilmiştir. (Zimbardo ve Gerrig, 2015) Ayrıca asetilkolin kasların kasılmasında görev alan bir uyarıcıdır.
- GABA: “GABA’nın en önemli rolü sinapsların olgunlaşmasındaki etkisidir. Prenatal dönemde daha glutamaterjik sinapslar olgunlaşmamışken GABA’nın hem eksitatör hem inhibitör etkileri vardır.” (Berkem ve Fiş, 2009) Gaba, bazı nöral aktiviteleri ketleyerek psikopatolojik oluşumlarda görev alır. Anksiyete bozukluklarının tedavisinde GABA aktivitesini artıran benzodiazepinler kullanılır.
- GLUTAMAT: Sinapsların gelişiminde önemli bir rolü vardır. Uyarıcı bir nörotransmitterdir. Bu glutamat alıcılarında bozukluk görüldüğü takdirde kişilerde, “öğrenme” etkinliğinde yavaşlamanın ortaya çıktığı görülmektedir. Glutamat, alkol ve uyuşturucu bağımlılıklarında da rol oynamaktadır.
- SEROTONİN: “İştah kontrolü, uyku, hafıza ve öğrenme, davranış, kalp-damar işlevleri ve hormonal düzenleme gibi işlevlerden sorumludur.” (Gültekin, 2005) SSRI’lar yani seçici serotonin geri alım inhibitörleri, serotonerjik sistem üzerinden etki yaparak serotonerjik işlevlerin düzenlenmesini sağlayan ilaçlardır. SSRI’ların en bilindik yan etkileri ise “cinsel işlev bozuklukları” olarak görülmektedir.
- DOPAMİN: Dopaminin yüksek olması “şizofreni” ile, düşük olması ise “parkinson” ile ilişkilendirilmiştir. Şizofreni hastalarına dopamin düzeyini düşürecek ilaçlar verilirken parkinson hastalarına dopamin düzeyini artıran ilaçlar verilmektedir. Hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluklarında noradrenal ve dopaminerjik sistemler üzerine yoğunlaşılır çünkü hiperaktivite ve dikkat eksikliğinin tedavisi için bu iki alanda bulunan işleyiş mekanizmasının düzenlenmesi gerekmektedir. (Berkem ve Fiş, 2009)
- NOREPİNEFRİN (NE): Depresyonla ilişkili olduğu bulgulanmıştır. Kaygı bozuklukları, stres ve yüksel uyarılmaya neden olabilir. Norepinefrin düzeyini artıran ilaçlar, ruh halini iyileştirmektedir. “Bilişsel işlevler, strese verilen yanıt, depresyon oluşumu ve madde bağımlılığı ile ilişkili olduğu bulgulanan norepinefrin (NE) beyin sapında, özellikle de lokus seruleus’ta yer alan nöronlarda bulunmaktadır.” (Berkem ve Fiş, 2009)
Tüm bu bilgiler ışığında; “his, duygu, davranış ve anormallik oluşumu” gibi vücudumuzda nasıl meydana geldiğini çözemediğimiz etkilerin ve normal-anormal oluşumların aslında nörotransmitterlerin işlevlerine, salınımlarına ve bozukluklarına bağlı olarak geliştiğini görebiliriz.
Teşekkürler.
-PSİTHOTH Editörü Seda ULUDAĞ-
KAYNAKÇA
Zimbardo P., Gerrig R., (2015), Psikolojiye Giriş, Psikoloji ve Yaşam, Nobel Yayınları.Gültekin H., (2005), Serotonin, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kayseri: Türkiye Klinikleri Journal of Internal Medical Sciences.
Fiş N., Berkem M., (2009), Nörotransmitter Sistemlerinin Gelişimi ve Psikopatolojiye Yansımaları. İstanbul.
Kring A., Johnson S., Davison G., Neale J., (2017), Anormal Psikoloji, Nobel Yayınları.
Yorumlar
Yorum Gönder