Ana içeriğe atla

DUYGUSAL ZEKA- DİDEM AKKAYA


                                               DUYGUSAL ZEKA     

Duygusal zeka kavramı ortaya çıkmadan önce zekamız sadece IQ dan ibaret zannediliyordu. Başarının yalnızca IQ denilen çabuk öğrenme, çabuk kavrama ve unutmama gibi bir zeka ile elde edilebileceği düşünülüyordu. Duyguların insanlar üzerindeki etkisi dikkate alınmıyordu. Halbuki duygular fiziksel varlığı olmayan belirsiz şeyler değildir, vücudumuzdaki salgı bezlerinin ürünü olan hormonlar gibi duygu, düşünce ve davranışlarımız da beynimizin bir ürünüdür. Duygusal zeka ile ilgili yapılan araştırmalar, bu görüşlerin doğru olmadığını kanıtlamıştır. ‘’Howard Gardner, zeka kavramının tanımını yeterli bulmadığını savunarak zeka üzerindeki tabuları yıkmıştır. Beynin iki yarım küresinin, farklı alanlara dair, farklı işlemlere yönelik gelişimiyle beraber, aralarındaki bağlantıların muhteşem bir işbirliği gerçekleştirdiklerine, bu sayede ortaya çıkan öğrenmenin daha gerçekçi ve kalıcı olduğuna, dolayısıyla insan zekasının IQ’dan daha fazla bir şeyle ifade edilmesi gerektiğine işaret etmiş ve böylece "Çoklu Zeka Kuramı" ortaya çıkmıştır. Gardner, toplumu "Çoklu Zeka" kavramıyla tanıştırarak zekanın tek yönlü olamayacağı düşüncesini getirmiştir. "Çoklu Zeka" kavramı çocukların zekalarının, onların; müzik, sanat, matematik, edebiyat, spor gibi yeteneklerine göre gruplanmasıydı. Yani Gardner’a göre bir kişide örneğin; müzik zekası yüksek iken diğer kişide matematik, diğer bir kişide ise sanat zekası yüksek olabiliyor. [Maboçoğlu F. (2006)]’’ Gardner’a göre her insanın kendine göre bir zeka profili vardır ve her zeka türü her insanda farklı bir gelişim süreci gösterir. Her insana kendi zekasını geliştirebilmesi için eşit fırsatlar verilmelidir ve tercih ettikleri zeka türlerini kullanırken cesaretlendirilmelidir. İnsan olmanın doğasından gelen biricik olma özelliği zeka çeşitliliğimizde de kendini gösteriyor. Bu yüzden her zeka türü kendi içinde değerlendirilmelidir ve bireyler bu farklılıklar göz önünde bulundurularak eğitilmelidir. 
Her çocuğun içindeki potansiyeli ortaya çıkarmasına yardım etmeliyiz, bu hem bireye hem de topluma büyük fayda sağlayacaktır. Örneğin; bir bebek, musiki konusunda çok yüksek bir potansiyel ile doğabilir ve çok iyi bir müzisyen olabilir. Ancak bu çocuğa yaşamında, bu potansiyeli geliştirmesi için imkan verilmezse elbette ki bu çocuk müzisyen olamayacaktır ve insanlık da böyle bir yetenekten mahrum kalacaktır. ’’Hem duygu hem de zeka kavramlarını içeren duygusal zeka, bilişsel beceriler ile hisleri bir araya getirmeyi hedefler. Bu, kalbin akıl karşısında kazandığı bir zafer değildir, akıl ile kalbin bir birleşmesidir. Duygusal zeka kavramı; kendini tanıma, duygularını idare edebilme ve başkalarını anlayarak dengeli ve uyumlu bir yaşam sürebilme yeteneklerini tanımlayan bir kavramdır. [Maboçoğlu F. (2006)]’’ Duygusal zekası yüksek bireyler yaşamlarında daha uyumlu ve dengelidirler. İlişkilerinde daha mutludurlar ve daha samimi ilişkiler yaşayabilmektedirler. Karşısındaki insana duygularını net ve doğru bir şekilde aktarabilir aynı zamanda karşısındakinin duygularını da anlayabilmektedir. Bunların sonucunda da özel hayatında ve iş hayatında başarılı olmaktadırlar. ‘’Duygusal zeka eksikliğinde ise depresyon, şiddet dolu bir yaşam, uyuşturucu bağımlılığı, hayat başarısızlığı gibi durumlarla karşılaşılır. Duygularımızı tanımak, ifade edebilmek ve kontrol edebilmek çok önemlidir. Aristo’nun tespit ettiği gibi, makbul olan uygun duygudur, koşullarla orantılı biçimde hissedebilmektir. Duygular fazlasıyla bastırıldığında donukluk ve uzaklık yaratır; kontrolden çıktığında ise aşırı ve ısrarlı, patolojik bir hale gelir. [Maboçoğlu F. (2006)]’’ Tabi diyoruz ki elbette herkes ne zaman hangi duyguyu hissettiğini bilir ve ayırt edebilir. Fakat duygularımızın farkına varmak her zaman için kolay olmayabiliyor. Bazen çok derinlerde gizlediğimiz duygularımızı kendimiz görmek istemiyor olabiliriz; bazense çevre, arkadaşlarımız, ailemiz gibi diğer etkenler yüzünden duygularımızı belli etmek istemeyebiliriz. Dünyaya geldiğimiz günden itibaren ailemiz bize bir şeyler öğretmeye başlıyor. Mesela, neleri yapıp neleri yapmamamız gerektiği, nerde nasıl davranılması ve bunların ne ölçülerde olması gerektiği gibi hangi duyguları ne zaman hissetmemiz gerektiği de bize öğretiliyor. Bundan dolayı hepimizin duygusal zekaları farklıdır. Herkes kendi duygusal zekasını geliştirebilmektedir. Daha mutlu ve başarılı bir birey olmak için kendimizi geliştirip, değiştirebiliriz. Duygusal zekamızı geliştirmek bizi hayattan daha zevk alan bir bireye dönüştürür. Duygusal zekamızı nasıl geliştirebiliriz? Bu zeka türümüzü yükseltmenin yolu, değerleri önemseyerek kendi duygularını eğitmekten ve başkalarının duygularını okumaktan geçiyor. Bunlar doğru duygusal kararlar vermemizi sağlıyor. Sonuç olarak duygularımıza önem vermek yaşamımızı daha güzelleştirecektir, hayata bakışımızı değiştirecektir.
Teşekkürler.
Didem AKKAYA

Kaynakça

Maboçoğlu F. , (2006) , Duygusal Zeka ve Duygusal Zekanın Gelişimine Katkıda Bulunan Etmenler, (Ankara)


Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik