Ana içeriğe atla

MADDE KULLANIM BOZUKLUĞU- DİDEM AKKAYA




MADDE KULLANIM BOZUKLUĞU





Hayatımızdaki çoğu şeyi riske atacak kadar, sevip merak edebilir miyiz bir şeyi? Ailemizden, arkadaşlarımızdan, işimizden, paramızdan, sağlığımızdan ve en önemlisi de kendi hayatımızdan vazgeçecek kadar bağlanabilir miyiz o şeye? Bizden bunları alan o şeyden neden vazgeçemeyiz? Sahi o “şey” ne acaba? Günümüzde bu “şey”in yerine gelebilecek bir sürü “şey” söyleyebilirim size; internet, alkol, telefon, televizyon, sigara, eroin... Bu yazımda size bağımlılık yapan maddelerden ve madde kullanım bozukluğundan bahsedeceğim. “Bağımlılık yapıcı maddeler, DSM-5'te 10 alt gruba ayrılmıştır. Alkol, kafein, kanabisler(esrar), halüsinojenler, inhalanlar, opiyatlar (eroin ve morfin), sedatif-hipnotik ve anksiyolitikler, stimulanlar (amfetamin, kokain ve diğer stimulanlar), nikotin ve diğer (bilinmeyen maddeler) şeklindedir.” (Güleç G. ,Köşger F. , Eşsizoğlu A. (2015)) Peki madde bağımlılığı nedir? Madde bağımlılığının geçerli bir tanımını yapmadan önce konu ile ilişkili olarak gerek halk arasında gerek ise bilimciler arasında sık yapılan bir hatayı düzeltmek isterim. Özellikle halk arasında ve basın-yayın organlarında, hatta bazı bilimsel yayın ve kitaplarda madde bağımlılığı yerine “uyuşturucu bağımlılığı” terimi kullanılmaktadır. Bu terminolojiyi günlük yaşamda ve bilimsel jargonda kullanmak iki bakımdan sakıncalıdır: “Birincisi, bağımlılık yapan maddeler, özellikle ilk denendikleri dönemde, doza bağlı olarak, uyuşturucu değil uyarıcı etkilere sahiptir. Santral sinir sistemini uyuşturan etkileri yüksek dozlarda ortaya çıkar. Dolayısı ile aslında başlangıçta uyuşturucu değil de uyarıcı (öforizan) etkileri nedeni ile kötüye kullanılan ürünleri “uyarıcı” yerine “uyuşturucu” olarak tanımlamak bilimsel olarak yanlış bir yaklaşımdır. İkincisi, “uyuşturucu bağımlılığı” terimi kokain ve amfetamin gibi uyarıcı maddelerin bağımlılık yapmayacağı izlenimini vermekte ve bu durum uyarıcıları deneme kararsızlığı içinde olan gençleri yanıltmak için kullanılmaktadır.” Sonuç olarak hem bilimsel terminolojiyi doğru kullanmak hem de bizleri korumak adına “uyuşturucu bağımlılığı” terimini terk ederek “madde kötüye kullanımı” veya “madde bağımlılığı”, “uyuşturucu maddeler” yerine de “bağımlılık yapan maddeler” terimlerini kullanmak çok daha doğru bir yaklaşımdır.” (Uzbay İ.) Peki ne zaman bağımlı olmuş oluyoruz? Bir kereden bir şey olur muymuş ya da ara sıra kullansak bile bağımlı mı oluruz? Her ne kadar çevremizde bu cümleleri sık sık duysakta en sağlıklı olanı bu maddeleri asla denememektir. Bağımlılığın ne hızda gelişeceği birçok etmen tarafından belirlenmektedir. Genetik yatkınlık ve kişinin biyolojik özelliklerinin de dâhil olduğu birçok etmen bağımlılıkta rol oynar. Tüm uyuşturucu/uyarıcı maddeler potansiyel olarak zarar vericidir ve kullanımları ile ilişkili olarak yaşamı tehdit eder. Bu uyuşturucu/uyarıcı maddelere karşı bireysel duyarlılıklar da söz konusudur. Bir kişi birkaç kullanımdan sonra bağımlılık belirtileri göstermezken, başka biri bağımlılık belirtileri gösterebilmektedir. Bir kişinin nasıl tepki vereceğini önceden belirlemenin bir yolu bulunmamaktadır. Madde kullanım bozukluğu olan kişiler sosyal hayatlarında büyük zorluklarla karşılaşırlar. Mesleki ve toplumsal faaliyetlerde aksamalar yaşar, maddenin kullanım kontrolleri ortadan kalkar ve en önemlisi kişiler zamanlarının büyük bir kısmını bu maddeleri sağlamak ve kullanmak için harcar. Kullanılan maddeye tolerans geliştikçe daha bu yaşanılanlar kısır döngüye girer.

Madde kullanım bozukluğu özellikle ergenlikte başlamakta olup daha küçük yaşlarda da karşımıza çıkmaktadır. Özellikle bu yaşlarda risk gruplarının belirlenmesi bağımlılığın önlenmesi açısından büyük fayda sağlar. Peki madde kullanımı için risk faktörleri nelerdir? Madde bağımlılığının oluşması için birçok faktör etkili olmaktadır. Herkes için aynı faktörün geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Risk faktörleri genel olarak aile özellikleri, arkadaş çevresi, okul, kişisel faktörler ve toplumsal faktörlere göre belirlenir. Biraz da bu faktörleri inceleyelim :
“Gençlik (özellikle ergenlik dönemi), analitik düşünceye dayalı akılcı eğitimden yoksunluk, bilim ve hukuk zeminden yoksun bir toplum yaşantısı, sevgi eksikliği, sevgiyi tanımama ve yaşamama, gelecek endişesi, madde bağımlılığı konusunda bilimsel ve gerçekçi eğitim eksikliği, aile, okul ve sosyal çevrenin aşırı baskıcı tutumu nedeni ile kendini ifade etmede güçlük yaşama, kendisi ve yaşadığı sosyal çevre ile sağlıklı bir iletişim kuramama ve genetik yatkınlık...” (Uzbay İ.)
Şimdi de DSM-5’e göre madde kullanım bozukluğu belirtilerini inceleyelim;
“Madde kullanımının sınırlandırılamaması, madde kullanmak için yoğun bir istek duyulması,
istenen etkinin sağlanması için tekrarlayan madde kullanımının olması (Tolerans gelişimi),
maddeyi bırakmak için gerçekleştirilen çabalar sonrası tahammülsüzlük,
Madde kullanımı sosyal ilişkilerde, iş ve aile hayatında bozulma, psikolojik ve genel tıbbi durumunda bozulma görülür.
DSM IV’e göre aşağıda sıralanan eylem veya belirtilerin en az bir tanesini 12 aylık bir süreç içinde yineleyerek sergileyen kişinin bu maddeyi kötüye kullandığı kabul edilebilir:
1) Madde temini için uğraş yüzünden önemli sosyal ve sorumluluk gerektiren aktivitelerden vazgeçmek veya bunları oldukça azaltmak.
2) Fiziksel bir zarar görme veya başka birine zarar verme riskine rağmen (örneğin, trafikte araç kullanırken) madde almak.
3) Maddenin kullanılması veya taşınmasına bağlı bazı yasal problemler yaşamak (örneğin, alkollü araç kullandığı için ceza alma veya illegal bir maddeyi taşıdığı için tutuklanma gibi).
Madde bağımlısı olan bir kişi de benzer davranışları sergilemekle beraber yukarıdaki ölçütler bir kişinin mutlaka bağımlı olduğuna işaret etmez. Kısaca, her madde kötüye kullanan madde bağımlısıdır diyemeyiz ancak, bir madde bağımlısı maddeyi aynı zamanda kötüye kullanmaktadır. Yine DSM-IV’e göre belirtilerin tamamını veya bazılarını en az bir yıllık bir süreçte yineleyerek sergileyen bir kişi “madde bağımlısı” kabul edilebilir.
Tabi ki bağımlılığın önlenmesi için veya bağımlı olmuş kişiye erken tedaviye başlanabilmesi için bazı koruyucu yaklaşımlar vardır. Bunlar ;
“Birincil Koruyucu Yaklaşım: Bilgilendirme çalışmalarıdır. Seminerler gibi...
İkincil Koruyucu Yaklaşım: Bireye, sağlık kurumlarına başvurabilmesinin farkındalığının öğretilmesidir.
Üçüncül Koruyucu Yaklaşım: Tedavi sürecidir.” (Deveci A.)
Psikoterapi ve ilaç tedavileri, madde kullanım bozukluğunda, kişide oluşan ruhsal belirtileri azaltmak amacıyla kullanılabilmektedir. (Tosun M. 2008)
Son olarak söylemek isterim ki yılda 200.000 kişi alkole bağlı bir sorundan ölmektedir. Alkol kullanımı, ortalama yaşam süremizi en az 10 yıl kısaltmaktadır. Ayrıca diğer bağımlılık yapan maddelere öncülük etmektedir. Başta da bahsettiğim gibi bağımlılık bir hastalıktır ve tedavisi mümkündür. Eğer yakınımızda bağımlı olan birisi varsa ona bunu anlatabiliriz ayrıca yargılayıcı, suçlayıcı veya damgalayıcı ifadeler kullanmaktan kaçınarak en yakın sağlık kuruluşuna yönlendirmeliyiz. Olabildiğince erken adım atmalıyız. Eğer çevremizde bizi madde
kullanımına teşvik eden birileri varsa kesin bir şekilde reddetmeliyiz ve en yakın güvenlik güçlerine bildirmeliyiz. Bağımlılığı engellemek bizim elimizdedir. Ayrıca gideceğimiz psikoloğun psikoloji lisansı ve klinik psikoloji yüksek lisansını tamamlamış olması gerektiğini unutmayalım.
Teşekkürler.
Didem AKKAYA


KAYNAKÇA

Karakaş S. , Ersöğütçü F., (2016), Madde Bağımlılığı ve Hemşirelik, Erzurum

Deveci A. , Gençlik ve Madde Kullanımı, Manisa

Uzbay İ. , Madde Bağımlılığının Tarihçesi, Tanımı, Genel Bilgiler Ve Bağımlılık Yapan Maddeler, Ankara

Tosun M., (2008), Madde Bağımlılığına Genel Bakış, İstanbul

Yorumlar

  1. Ellerine saglik yiğenim çok güzel olmuş başarılarının devamini diler seni canı gönülden kutlarım.

    YanıtlaSil
  2. Cok güzel olmus eli saglik

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat ...

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir ara...

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Öze...

FETİŞİZM BOZUKLUĞU-HÜSEYİN GÜZEY

  FETİŞİZM BOZUKLUĞU Fetişizm bozukluğu; toplumsal, meslekî veya başka önemli alanlarda işlevselliğin anlamlı rahatsızlığına ve bozukluğuna neden olan düşlemler, cinsel dürtüler ve davranışlar olarak tanımlanır (Ventriglio, Bhat, Torales ve Bhugra, 2018). Bu düşlemler, cinsel dürtüler ve davranışlar kişinin normal yaşantısını sürdürmesinde önemli ölçüde engelleyici etki ve fonksiyonel çarpıklıklara sebep olur. Fetiş kelimesi, genel literatür incelendiğinde iki temel anlama sahiptir. Bu anlamlardan ilki ve asli olanı, kişilerin doğaüstü güçlere sahip olduğunu düşündüğü ve özel bir anlam atfettiği nesnedir. Bu nesneler, genellikle onu kutsal kabul eden kişiler üzerinde yönlendirici ve kısıtlayıcı bir etkiye sahiptir. Fetiş kelimesinin literatüre 1887 yılında Alfred Binet tarafından kazandırılan ikinci anlamı ise bir kişi üzerinde erotik düzeyde çekim oluşturan cansız nesne, genital olmayan vücut uzvu veya belirli bir biçimde düzenlenmiş ortamdır. Nitekim, ilk anlamına paralel olarak ...