SÜRPRİZ! Prof. Dr. Güler Okman Fişek İle "İLİŞKİ İÇİNDE BEN" Adlı Röportajımızla Karşınızdayız! - Seda ULUDAĞ
PROF. DR. GÜLER OKMAN FİŞEK İLE “İLİŞKİ İÇİNDE BEN”
Şubat ayında Prof. Dr. Güler Okman Fişek hocamızla “İLİŞKİ İÇİNDE BEN” adlı kitabı hakkında yaptığımız röportaj ile karşınızdayız!
Güler Okman Fişek, doktorasını 1973 yılında University of Connecticut’ta tamamladı. 1977-2012 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Emeritus Profesör olarak ayrıldı. 1994 yılında Türkiye’nin ilk akademik psikolojik hizmet merkezi olan Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni kurdu.
1- Bu kitabı yazma süreciniz nasıl gelişti? Eğer anlatmak isterseniz kitabın öyküsünü sizden dinlemek isteriz?
- Emekli olana kadar emeğimi daha çok öğrenci yetiştirmeye vermiştim, yayın yapmak biraz ikinci planda kalmıştı. Emekli olunca biriken yazılarımı, konuşmalarımı derlemek istedim, ama yazmaya başlayınca biriken yazılardan fazlasını yazdığımı gördüm, o konuyu da koysam, bu konuya da baksam derken sonunda bu kitap ortaya çıktı.
2- Kitabınızda sık sık bahsettiğiniz, Doğu ve Batı toplumları arasındaki farkları göz önünde bulundurduğumuzda, Batılı kuramlarını Doğu toplumuna uyarlamanın getirdiği eksiklikler nelerdir?
- Burada en önemli eksiklik farkındalık eksikliğidir. Kesin şu ya da bu konuda ille de farklıyız demek gerekmez, ama bazı olguların farklı yaşandığını bile bile “tek elimizde olan Batı kuramı” diyerek kabul etmemiz gerekir. Şunu kabul etmemiz gerekir: “Tarihsel, ekonomik, sosyal ve kültürel bağlam sadece bireyin ortamını şekillendirmekle kalmaz, bireyin ruhsallığının içinde yankılanır, bireyin yaşamını manalandırmasını etkiler.” Bu nedenle başka kültürün ürününü sorgusuz sualsiz üstlenmemekte yarar var. Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki hepimiz insanız, doğamız ve biyolojimiz aynı; dolayısıyla psikolojik deneyimimizin bir kısmı da ortak, duygularımız ve onların çeşitliliği gibi... Özetle herhangi bir kuramı ele aldığımızda eleştirel bir saygıyla onu değerlendirmek ve sınamak en doğru yol gibi geliyor. Tabii bunu yapmak için de kişi kendi bağlamını tanımaya gayret etmelidir..
3- Kitapta da sözünü ettiğiniz baba-çocuk arasındaki hiyerarşi, benlik oluşumunda sorunlara neden olur mu? Oluyorsa bu sorunlar nelerdir?
- Kısaca hem anne, hem de baba ile ilişkide çocuk yeterli düzeyde görülmüyorsa, onunla birey olarak ilişki kurulmuyorsa; aynı zamanda yaşına uygun sınırlar kurulmuyorsa sonuçta çocukta bazı olumsuzluklar gelişir. Temelde sevgi, yakınlık ve çocuğun bir insan olarak değeri kabul görüyorsa, çok olağan olan örselenmelerin fazla bir olumsuz etkisi olması gerekmez.
4- Aile ile olan ilişkide; bir yandan aile ve toplumun kişiden beklentilerini içselleştiren bir yandan da bireyselliğini korumaya çalışan gençlerin, benlik oluşumu süreci nasıl etkilenir?
- Kısaca süreç, çelişki ve çatışma içeren bir süreç olur; aileden temel sevgi ve kabul varsa bunlar yönetilebilir. Alt tarafı hiçbirimiz mükemmel koşullarda büyümeyiz.
5- Carl Jung, hayatın zıtlıklardan oluştuğunu söyler ve buna "karşıtlar ilkesi" adını verir. Sizce Jung'ın bahsettiği bu zıtlık durumu, büyük bir toplumsal beklentinin içine doğan çocukların özerkleşme sürecine uyarlanabilir mi? Bu zıtlıklar kişilik oluşumunda sorunlara neden olur mu, yoksa hayatın bir parçası olarak normal mi karşılanmalıdır?
- Jung uzmanı değilim ama yaşamın bir zıtlıklar kümesi olduğunu düşünürsek, mesele bunları bir dengede tutabilmek olsa gerek.
6- Danışanlarınızda aileye karşı saptadığınız en sık, örtük duygusal ifadeler neler oldu?
- Umut, bağlılık, serzeniş.
7- Kitapta da belirttiğiniz gibi, zamanla aile içinde erkek kontrolünün azalması bir "değişim" göstergesidir. Bu değişim Türkiye toplumu için ne gibi sonuçlar doğurur?
- Daha önce sözünü ettiğimiz zıtlıkları; daha çok özgürlük, daha çok bilinmezlik, daha çok güçlülük hissi, daha çok korku ve kadın cinayetleri.
8- Bebee ve Lachmann'ın "eğim" kavramı neyi ifade ediyor? Bu kavramı anne-bebek ilişkisi bakımından nasıl ele alırsınız?
- Eğim ikili ilişkide her bir bireyin ne ölçüde etkili olma gayretine girdiğini ve ne ölçüde etki yarattığını ifade eder. Anne bebek ilişkisinde ikilinin birbirini etkilemede ne kadar öne çıktığını değerlendirir.
9- Doğu toplumlarında artan "özerklik" ve "genişleyen benlik hissi" kişinin içsel süreçlerini nasıl etkiler? Bu kavramlar ikili ilişkilere nasıl yansır?
- Kısaca daha çok eleştirel cesaret yanısıra içsel bir karmaşa ve zıtlıklar deneyimleme dozu artar, iç çatışma doğar ama özgürlükten vazgeçmek o kadar kolay olmaz. İkili ilişkilerde sıklıkla anlaşmazlık yaratabilir.
10- "Özerk" olmakla beraber "öteki ile birlikte ben" olarak düşünebilmenin ve bu iki sürecin de farkında olabilmenin psikolojik olarak nasıl kazançları olabilir?
- Batı’yı da Doğu’yu da aşabilmiş olmanın keyfini yaşamak desem...
11- Sağlıklı bir benlik oluşumu sağlamak için; gelişen ve değişen dünyaya, geleneksel bağlarımızı da koruyarak nasıl uyum sağlayabiliriz?
- İşe kendimizi, ilişkilerimizi, değerlerimizi sorgulayarak, neler bizim için değerli anımsayarak başlayabiliriz.
TEŞEKKÜRLER.
Seda ULUDAĞ & Serdar ALTUN
Yorumlar
Yorum Gönder