Ana içeriğe atla

NÖROPSİKOLOJİ- Zeynep Şevval BÜYÜKİZGİ


NÖROPSİKOLOJİ








Nöropsikoloji Nedir?


Psikoloji bilimi, birçok alt dalı olan çok yönlü bir bilim dalıdır. Psikologlar “Örgütsel Psikoloji’den Sosyal Psikoloji’ye”, kendi ilgi ve uzmanlıklarına göre çeşitli alanlarda çalışma imkanına sahiptirler. Nöropsikoloji de bu alanlardan biridir ve alanın diğer alt dallarına göre daha interdisipliner bir yaklaşımla çalışmayı gerektirir. Genel bir tanım olarak nöropsikoloji, beynin yapı ve fonksiyonlarının belirli psikolojik olaylarla olan ilişkisini anlamayı hedefleyen bir psikoloji dalıdır ve psikiyatri, sinirbilim, nöroloji gibi bilim dallarıyla disiplinler arası bir çalışma sergilemektedir. Nöropsikologlar insan zihnini anlamaya çalışırken biyolojik verilerden faydalanırlar. Bunu yaparken sıkça hormonal verilerin ölçümlerinden ve beyin görüntülemelerinden destek alırlar. Beyin faaliyetlerini ölçen ve bu alanda karşımıza en çok çıkan cihazlar “EEG (Elektroensefalografi)” ve “fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme)”dır. EEG; beyindeki elektriksel aktiviteyi ölçmede kullanılırken fMRI; herhangi bir aktivitenin gerçekleştiği sırada beynin hangi bölgesinin aktif olduğunun bilgisini sunar. Nöropsikoloji’yi interdisipliner yapan özelliklerden biri de bu cihazların kullanılmasıdır çünkü cihazların kullanımı temel düzeyde de olsa mühendislik bilgisi gerektirmektedir.


Nöropsikologlar Hangi Alanlarda Çalışmaktadır?


Genel olarak beyin üzerine çalışan nöro psikologlar aslında psikolojinin her alanına katkı sağlayacak çalışmalar yapabilirler. Nöropsikologlar, travma alanında araştırmalar yaparak “Klinik Psikoloji”ye, uyku ve hafıza gibi konular üzerine çalışarak “Bilişsel Psikoloji”ye katkı sağlayabilirler. Ayrıca nöropsikolojik testler uygulayarak “Klinik Nöropsikoloji” alanında da çalışabilirler. Son yıllarda ismini sıkça duyduğumuz “Nöropazarlama” da nöro psikologların yöneldiği önemli bir alandır. Böylesine geniş bir çalışma alanına sahip olması nöropsikolojinin en büyük avantajlarından biridir. Ülkemizde nöropsikologlar daha çok “Klinik Nöropsikoloji” ve “Nöropazarlama” alanlarında çalışmayı yahut akademide kalarak araştırmalar yapmayı tercih etmektedirler.


Nöropsikolog Olmak İçin Neler Yapılması Gerekir?


Nöropsikolog ünvanına sahip olmak için öncelikle lisans düzeyinde “Psikoloji” eğitimi almış, sonrasında bir “Nöropsikoloji Yüksek Lisans” programından mezun olmak gerekmektedir. Akademide kalmak isteyen nöropsikologlar, eğitim hayatlarına doktora alanında devam edebilirler. Türkiye’de nöropsikoloji eğitiminin kısıtlı olması bu alanda çalışmak isteyen birçok öğrencinin, yurt dışına yönlenmesine neden olmuştur. Bu alanda en çok tercih edilen ülkelerden biri Amerika Birleşik Devletleri’dir. Öğrenciler çeşitli burs imkanlarıyla ABD ve dünyanın çeşitli ülkelerinde nöropsikoloji eğitimi alabilmektedirler. Ayrıca, nöropsikolojinin oldukça interdisipliner bir alan olması; nöroloji, psikiyatri, bilgisayar mühendisliği, hatta reklamcılık ve pazarlama (nöro pazarlama alanı dahilinde) gibi alanlarda uzmanlaşmış kişilerin  nöropsikoloji alanında çalışabilmesine olanak sağlamaktadır.


Türkiye’de Nöropsikolog Olmak


Türkiye’de nöropsikolog olarak çalışmanın, bu alanda çalışmak istemenin birçok avantajı ve dezavantajı bulunuyor. Öncelikle bahsettiğim gibi ülkemizde henüz nöropsikoloji eğitimi istenen düzeyde değil. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikoloji bölümü akademisyenlerinden Doç. Dr. Murat Kurt’un da dediği gibi: “Nöropsikoloji alanında ülke olarak emekleme aşamasındayız.” Türkiye’de eğitim olanaklarının yeterli olmaması, alanda çalışmak isteyen öğrenciler açısından dezavantajlı olsa da, iyi bir eğitimle Türkiye’nin başarılı nöropsikologlarından olarak bu alanda gerçekleşecek gelişmelere öncülük etmenin oldukça motive edici olduğunu düşünüyorum. Öncülük etmek demişken, Türkiye’de nöropsikolojinin kurucu annesi “Öget Öktem Tanör”den bahsetmeden geçmek istemem. Kendisi “Türkiye’nin ilk Nöropsikoloji Laboratuvarını” kurmuştur ve ülkemizde nöropsikolojinin gelişimine çok büyük katkılar sağlamıştır.


Kafatasımızın içindeki peltemsi et kütlesinin mucizelerini keşfetmek muhteşem olmalı... Bu muhteşem bilime katkı sağlayanlardan olmak dileğiyle...


Teşekkürler.


Zeynep Şevval BÜYÜKİZGİ


KAYNAKÇA


http://noropsikoloji.blogspot.com/2015/04/noropsikoloji-nedir.html


http://www.omu.edu.tr/tr/icerik/noropsikolojide-gelecek-var




Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik