Ana içeriğe atla

İLİŞKİLER VE İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ - Kürşat KEŞAN



İLİŞKİLER VE İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ




Birey tek başına var oluşu ile toplumun bir parçasıdır ve toplum içerisinde de hem etkileyen hem de etkilenendir. Bu etkileşimin temel zeminlerinden biri de şüphesiz sosyal etkileşimdir. Sonuç olarak insan biyolojik, psikolojik olarak da iletişime ihtiyaç duyan bir varlık olarak kendine yer bulur.  (Erok, 2013)


İletişim kurmada ise diğer bireylerle oluşturduğu bağ önemlidir. Oluşturulan bu bağlar kişinin genel ilişki örüntüsü hakkında bilgi verir. Tabi ilişki kurma ihtiyacından önce ise temel ihtiyaçlarını karşılamış ve kendini ilişki kurmaya hazır hissediyor olması gerekir. Bunu Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ile açıklayacak olursak; kişi kendini gerçekleştirme yolunda ilerlerken ilk basamak olarak fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir. Daha sonra güvenlik ihtiyaçları ve ardından ait olma ve sevgi gelir. Yani ilişki kurmadan önce ihtiyaçlarını giderebilmiş , güvende bir birey olarak hazır olunmalıdır. Bir sonraki basamak ise değer ihtiyaçlarıdır ki bu da ait olma ve sevgi ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmaması ile ilişkilidir. Çevresindeki insanlarla kurduğu ilişki örüntüleri ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılayan biri kendi değer ihtiyaçlarını da karşılayabilecek düzeye gelecektir. Bu hiyerarşi bireyin her basamaktaki ihtiyaçlarını karşılayarak kendini gerçekleştirme evresine ulaşabileceğini söyler.

Ancak bu ihtiyaçların giderilme düzeni kişiden kişiye değişebilir, ki Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi tam da bu konuda eleştiri almıştır. Her kişinin ihtiyacını gidermeye yönelik motivasyonu aynı da olmayabilir. Günümüz açısından da değerlendirecek olursak artık hayatımızda bir de sosyal medya var. Bu da beraberinde sanallaşmayı getiriyor. Kökeni virtual kelimesinden gelen sanallaşma aslında var olmayan ancak varmış gibi algılanan olarak tanımlanmıştır. (Çavuşoğlu, 2004: 318-319) Sanallaşma kavramının hayatımızda bundan bir kırk yıl önce olmadığı gerçeğini de düşünecek olursak ait olma ve sevgi ihtiyaçlarının anlamı ve giderilmesi konusunda geçmişe göre büyük farklılaşmalar olduğu aşikardır. Ya da kelimenin kökenin de bize söylediği gibi ‘varmış gibi algılanan’ tanımı sanallaşmanın ilişkilere etkisinde de görülüyor olabilir mi? 



Sanallaşma kavramının içinde olan insanı modern ve kırk yıl önceki insanı da şu anki koşullara göre geleneksel olarak konumlandırdığımızı düşünelim. Geleneksel toplumda yaşayan insanlar daha bire bir iletişim kuruyorlardı ve iletişim kurabilme imkanına her an sahip olamıyorlardı. Ancak modern toplumda yaşayan insan bu sanallık kavramı ile ihtiyaçlar hiyerarşisindeki her basamağı görece karşılayabilecek imkana sahip olabiliyor. Modern dünyada insanlar, sosyal medya ile birbirlerine bağlanabiliyorlar. (Özkul ve D. Okur, 2015: 215- 216)

Bu da tüm ilişkilerin paylaşımını , yoğunluğunu , sayısını , içeriğini ve tüm bunlar üzerinden de ilişki kelimesinin günümüz dünyasındaki değerini geçmişe göre yeniden düzenliyor. Aynı zamanda insanlara yüz yüze iletişim kurmama imkanı da sağlıyor. Örneğin insanlarla iletişim kurmada zorluk çeken biri için sanal bir çevre oluşturabilme imkanı sağlıyor ve bir ilişki alanı açıyor. Bu durum kırk yıl öncesine göre düşündüğümüzde ilişki açısından ‘Varmış gibi algılanan’ tanımını destekler nitelikte.

Başka bir açıdan bu sanallaşma da her toplumun kendi içinde gerçekleşiyor ve kendi kurallarını oluşturuyor. İdeal bir sanallaşma şekli oluşturuluyor ve bireyler de bu ideale göre fizyolojik, psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Bu idealleşmeye uyulmadığında kişi bunu ayrımcılığa maruz kalarak deneyimleyebiliyor. Her ne kadar yeni ilişki kurma şekilleri oluşsa da kırk yıl önce ile ortak nokta hala uyulması beklenilen kuralların olması.

Sonuç olarak birey, ilişki bağlamında geçmişte de olduğu gibi içinde bulunduğu toplumdan ve o dönemin koşullarından etkilenmektedir.İlişki kurma ihtiyacı devam etse de ilişki kurma şekilleri değişmektedir.

TEŞEKKÜRLER

Kürşat KEŞAN


KAYNAKÇA

Erok, M. (2013). İlişkilere İlişkin Bilişsel Çarpıtmalar, İlişkiye Dair İnançlar , Kişilerarası Öfke,Kişilerarası İlişkiler, Problem Çözme Ve Evlilik Çatışması. Maltepe Üniversitesi , Yüksek Lisans Tezi


Çavuşoğlu, M. (2004). Sanal Organizasyonlar Ve Elektronik Ticaret. Marmara Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 19(1), 317 – 334


Okur, H. D., & Özkul, M. (2015). Modern İletişimin Arayüzü: Sanal İletişim Sosyal Paylaşım Sitelerinin Toplumsal İlişki Kurma Biçimlerine Etkisi (Facebook Örneği). Journal Of Süleyman Demirel University Institute Of Social Sciences Year, 1(21), 215 – 216.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik