İLİŞKİLER VE İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ
İletişim kurmada ise diğer bireylerle oluşturduğu bağ önemlidir. Oluşturulan bu bağlar kişinin genel ilişki örüntüsü hakkında bilgi verir. Tabi ilişki kurma ihtiyacından önce ise temel ihtiyaçlarını karşılamış ve kendini ilişki kurmaya hazır hissediyor olması gerekir. Bunu Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ile açıklayacak olursak; kişi kendini gerçekleştirme yolunda ilerlerken ilk basamak olarak fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir. Daha sonra güvenlik ihtiyaçları ve ardından ait olma ve sevgi gelir. Yani ilişki kurmadan önce ihtiyaçlarını giderebilmiş , güvende bir birey olarak hazır olunmalıdır. Bir sonraki basamak ise değer ihtiyaçlarıdır ki bu da ait olma ve sevgi ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmaması ile ilişkilidir. Çevresindeki insanlarla kurduğu ilişki örüntüleri ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılayan biri kendi değer ihtiyaçlarını da karşılayabilecek düzeye gelecektir. Bu hiyerarşi bireyin her basamaktaki ihtiyaçlarını karşılayarak kendini gerçekleştirme evresine ulaşabileceğini söyler.
Ancak bu ihtiyaçların giderilme düzeni kişiden kişiye değişebilir, ki Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi tam da bu konuda eleştiri almıştır. Her kişinin ihtiyacını gidermeye yönelik motivasyonu aynı da olmayabilir. Günümüz açısından da değerlendirecek olursak artık hayatımızda bir de sosyal medya var. Bu da beraberinde sanallaşmayı getiriyor. Kökeni virtual kelimesinden gelen sanallaşma aslında var olmayan ancak varmış gibi algılanan olarak tanımlanmıştır. (Çavuşoğlu, 2004: 318-319) Sanallaşma kavramının hayatımızda bundan bir kırk yıl önce olmadığı gerçeğini de düşünecek olursak ait olma ve sevgi ihtiyaçlarının anlamı ve giderilmesi konusunda geçmişe göre büyük farklılaşmalar olduğu aşikardır. Ya da kelimenin kökenin de bize söylediği gibi ‘varmış gibi algılanan’ tanımı sanallaşmanın ilişkilere etkisinde de görülüyor olabilir mi?
Bu da tüm ilişkilerin paylaşımını , yoğunluğunu , sayısını , içeriğini ve tüm bunlar üzerinden de ilişki kelimesinin günümüz dünyasındaki değerini geçmişe göre yeniden düzenliyor. Aynı zamanda insanlara yüz yüze iletişim kurmama imkanı da sağlıyor. Örneğin insanlarla iletişim kurmada zorluk çeken biri için sanal bir çevre oluşturabilme imkanı sağlıyor ve bir ilişki alanı açıyor. Bu durum kırk yıl öncesine göre düşündüğümüzde ilişki açısından ‘Varmış gibi algılanan’ tanımını destekler nitelikte.
Başka bir açıdan bu sanallaşma da her toplumun kendi içinde gerçekleşiyor ve kendi kurallarını oluşturuyor. İdeal bir sanallaşma şekli oluşturuluyor ve bireyler de bu ideale göre fizyolojik, psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Bu idealleşmeye uyulmadığında kişi bunu ayrımcılığa maruz kalarak deneyimleyebiliyor. Her ne kadar yeni ilişki kurma şekilleri oluşsa da kırk yıl önce ile ortak nokta hala uyulması beklenilen kuralların olması.
Sonuç olarak birey, ilişki bağlamında geçmişte de olduğu gibi içinde bulunduğu toplumdan ve o dönemin koşullarından etkilenmektedir.İlişki kurma ihtiyacı devam etse de ilişki kurma şekilleri değişmektedir.
TEŞEKKÜRLER
Kürşat KEŞAN
KAYNAKÇA
Erok, M. (2013). İlişkilere İlişkin Bilişsel Çarpıtmalar, İlişkiye Dair İnançlar , Kişilerarası Öfke,Kişilerarası İlişkiler, Problem Çözme Ve Evlilik Çatışması. Maltepe Üniversitesi , Yüksek Lisans Tezi
Çavuşoğlu, M. (2004). Sanal Organizasyonlar Ve Elektronik Ticaret. Marmara Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 19(1), 317 – 334
Okur, H. D., & Özkul, M. (2015). Modern İletişimin Arayüzü: Sanal İletişim Sosyal Paylaşım Sitelerinin Toplumsal İlişki Kurma Biçimlerine Etkisi (Facebook Örneği). Journal Of Süleyman Demirel University Institute Of Social Sciences Year, 1(21), 215 – 216.
Yorumlar
Yorum Gönder