Ana içeriğe atla

DUYGULARIMIZ- Zeynep Şevval BÜYÜKİZGİ






DUYGULARIMIZ

Bir ölüm haberi aldığımızda, tuttuğumuz futbol takımı gol attığında, sevdiğimiz insanın gözlerine baktığımızda, sınavımız kötü geçtiğinde ve aklınıza gelebilecek her durumda duygularımız devreye girer. Biz insanlar hayatı duygularla deneyimleriz ve bu yaratılışımızın bir mucizesidir. Anılarımız duygularımızla anlam kazanır ve belki de hayatımızın yönünü büyük oranda duygularımız belirler. Peki; nedir bu duygu kavramı ve nasıl ortaya çıkar?


collage art emotions ile ilgili görsel sonucu
Goleman’a (1996) göre “Duygu bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimidir” (alıntılayan Tuğrul, 1999). Bir durumla karşılaştığımızda öncelikle vücudumuzda kalp atışlarında değişim, terleme, mide bulantısı, nefes alış-veriş durumunda değişim gibi birtakım fizyolojik değişimler başlar ve bu değişimler sonucunda beynimizde bilişsel bir yorumlama gerçekleşir. Vücudumuzdaki bu işlemlerden sonra da “duygu” dediğimiz kavram ortaya çıkar. Örneğin pis bir ortamdan geçerken burnumuz kötü koku sinyallerini alır, mide bulantımız başlar ve tiksinme duygusunu hissederiz. Yani duygu psikolojik olduğu kadar fizyolojik de bir süreçtir.

Duygu kavramı her birimiz için biriciktir. Her ne kadar duygularımızı tanımlayabilsek de bir olay karşısında her birimizin duyguları ve o duyguları yaşama yoğunluğu farklıdır. Bazı insanlar bir köpek gördüğünde sevgi ve merhamet duygularını deneyimlerken köpek fobisi olanlar korku duygusunu deneyimlerler. Bu deneyimlerimizden yola çıkarak duygularımızı olumlu ve olumsuz olarak değerlendirmekteyiz ve birçoğumuz; olumlu olarak tanımladığımız duyguları yaşama isteğiyle doluyken olumsuz olarak tanımladığımız duygulardan kaçma isteğiyle doluyuz.

Günümüzde herkes mutlu olmaya çalışıyor olamayanlar ise “–mış gibi” yaparak sürüye uymaya çalışıyor. Elimize aldığımız çoğu kitapta bangır bangır vurgulanan “Mutlu olmalıyız” algısı, mutlu olmanın yollarını (!) içeren metinler, ne kadar mutlu olduklarını sosyal medya üzerinden belgelemeye çalışanlar bize mutsuzluğun, üzülmenin, huzursuz hissetmenin de olağan bir duygu olduğunu unutturdu. “Her şartta güçlüyüz!” vurgusu korku duygusunun da yaşanması gerektiği fikrini silip attı kafamızdan. Oysa mutsuzluk, korku, endişe gibi duyguların da hayatımızda olması gerekmez mi? Çeçen bir yazısında “Güçlü duygular aynı zamanda büyük miktarda enerjiyi beraberinde taşımaktadırlar. Bundan dolayı organizmanın enerji depolarıdır. Eğer bu duygular kabul edilip onların taşıdığı enerji iyi bir biçimde yönlendirilebilirse ve onları anlamak için zaman ayrılırsa, bütün duygular bireyin kullanımına verilen araçlar haline geleceklerdir.” (2013) diyor. Buradan da anlayabileceğimiz üzere tüm duygular kabul edilip doğru yönlendirilirse bize fayda sağlıyor.


Ä°lgili resimAyıca evrimsel olarak da olumsuz olarak nitelendirdiğimiz duygular hayat kurtarıyor. Nasıl mı? Bir uçurumun kenarına geldiğinizi ve kalp atışlarınızda hiçbir değişimin olmadığını, hiçbir korku hissetmediğinizi düşünün. Böyle bir durumda uçurum kenarında bulunmak sizi rahatsız etmeyecektir ve kayıp düşme riskinizde artış olacaktır. Korku, kızgınlık, mutsuzluk gibi duyguların da var olduğunu ve bunların sağlıklı düzeylerde deneyimlenmesinin sanıldığının aksine bedenimiz ve ruh sağlığımız için faydalı olduğunun bilincinde olursak hayatımızı daha sağlıklı bir yöne çevirebileceğimize inanıyorum. Ancak, burada vurgulamak istediğim nokta duygularımızı nasıl yönlendirdiğimizdir. Kontrolsüz duygular zaman içerisinde belirli psikolojik rahatsızlıklara yol açabiliyor. Kontrolsüz bir korku ve endişe duygusu kaygı bozukluğunun habercisi olabiliyor ya da kontrolsüz bir öfke duygusun bireyin kendine ve çevresine zarar vermesine yol açabiliyor.


Duygular bize bahşedilmiş; hayatı yaşanabilir kılan, bizi biz yapan hediyelerimiz ve onları doğru yönlendirip işlevsel hale getirirsek hayatımızda çok büyük bir mucizeye dönüşüyorlar. Bu mucizeyi tadabilenlerden olmak dileğiyle...

TEŞEKKÜRLER 
Zeynep Şevval BÜYÜKİZGİ


KAYNAKLAR

ÇEÇEN, A. (2013), “Duygular İnsan Yaşamında Neden Vazgeçilmez ve Önemlidir?”, Erişim

TUĞRUL, C. (1999), “Duygusal Zeka”, Klinik Psikiyatri Dergisi, 2(1), s.13

Yorumlar

  1. Çok doğru👍Tebrik ederim👏

    YanıtlaSil
  2. Tebrikler Şevval'cim , duygular icin bizi biz yapan hediyeleri dogru kullanirsak mucizeye donusur ifadesi çok doğru bir tesbit olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Tek kelime ile muhteşem 👍👍

    YanıtlaSil
  4. Çok başarılı tebrik ederim, kalemine zihnine sağlık, bilgilendirici ve vurgulagıcı bir yazı olmuş başarılar...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik