Ana içeriğe atla

Duygudurum Bozukluğu: Bipolar ve Beyin İlişkisi - Berda Tuğyan BARLAK



Duygudurum Bozukluğu: Bipolar ve Beyin İlişkisi 





Bipolar bozukluk yani daha eski ismiyle manik depresif hastalık bir duygudurum bozukluğudur. Kişi; duygudurumunda belirli dönemlerde aşırı yükselmeler (mani) yaşarken, belli dönemlerde ise çöküşler (depresyon) yaşar. Yani hastada iki uç duygu durumu mevcut olduğu için kişi mani döneminde aşırı enerjik, mutlu olabilirken; depresif döneminde de mutsuz ve halsiz hissedebilmektedir. Toplumda yaşam boyu görülme sıklığı yaklaşık olarak %1-2 oranında olup yani dünyada her 50 kişiden birini etkileyen, nispeten sık görülen bir bozukluktur. 



Beyin ve bipolar çizgisi üzerinden yapılan çalışmalar bipolar bozukluğun kimyasal iletimde ve beynin işleyişinde yol açtığı değişikler çeşitli araştırma ve çalışma yöntemleriyle saptanmaya çalışılmaktadır. Bipolar bozukluğu olan hastalarda anterior yönelimli frontolimbik ağlarda meydana gelen disfonksiyonduygudurum bozukluğunu meydana getirebilmektedir. Beyindeki kan akışı incelenerek beynin bir uyarana karşı verdiği tepkiyi ölçen FMRI çalışmalarıyla, kişinin mani ve ötimi dönemlerinde beynindeki inferiorfrontal korteksinde sürekli bir çalışma açığı olduğu saptanmıştır. 

Sugihara ve arkadaşları, 124 katılımcının katıldığı (En az birinin bipolar olduğu 29 ikiz , 9 kardeş çifti ve 24 sağlıklı ikiz çift) bir çalışmada Bipolar bozukluğun bilişsel görevlerin performansı sırasında beynin bazı bölgelerinde fonksiyon değişikliğine yol açtığını FMRI çalışmalarıyla göstermek istemiştir.Aynı zamanda genetik ve çevresel faktörlerin de bu fonksiyonel değişikliğe nispi katkısı olduğu düşünülmektedir ve bu henüz sayısal verilerle açıklanmamıştır. İlk olarak, bipolar bozukluğa sahip bireyler ile sağlıklı bireyler arasında beyin aktivasyonundaki farklılıklar belirlenmiştir. İkinci olarak, genetik modelleme kullanılarak aktivasyonun kalıtım ve fenotipkorelasyonu tahmin edilmiştir. Bipolar bozukluğun anteriorsingulat, orbitofrontal, medialprefrontal, sol precentralkorteksler, ve prekuneus’ta (görsel 1) artış göstermiş aktivasyon ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu bölgelerde, orbitofrontal kortekste aktivasyon anlamlı derecede kalıtımsallık tahminini vermiştir ve bipolarfenotipi ile anlamlı korelasyon göstermiştir. Bu bulgular, bipolara açıklık getiren genetik faktörlerin, beyin fonksiyonunu değiştirdiğini düşündürmektedir. 

Görsel 1

Garrett ve arkadaşları tarafından yapılan bir başka çalışmadaysa 13-17 yaş aralığındaki yirmi dört katılımcıyla birlikte (Klinik olarak depresyon ve/veya mani semptomları olan 12 hasta ve 12 sağlıklı birey)duygudurum belirtileri gösteren bireylerin terapi öncesi ve sonrasındaki beyin aktivasyonu FMRI ile incelenmiştir. Hastalar yaklaşık olarak 4 ay psikoterapi alarak tedavi sonunda yeniden beyin taramaları yapılmıştır.Başlangıçta; hasta grubu sağlıklı grup ile karşılaştırıldığında, dorsolateralprefrontal kortekste (görsel 2) daha az aktivasyon ve posteriorsingulat kortekste daha fazla aktivasyon göstermiştir. Tedavi öncesi ve sonrası sırasında aktivasyon, dorsolateralprefrontal kortekste artarak amigdalada azalmıştır. Dorsolateralprefrontal korteks aktivasyonundaki artış da mani semptomlarındaki düzelmeyle anlamlı olarak körele olmuştur. 
Görsel 2

Bipolar bozukluğa ilişkin yapılan çalışmalar göstermektedir ki düşünce, davranış ve duygulardan sorumlu olan beynin frontal korteksi ve limbik sistem bölgelerinde çalışan monoaminlerin (dopamin, noradrenalin, serotonin ve glutamat) işleyiş biçiminde değişikliklerin olduğu saptanmıştır. Aynı zamanda ailenin bazı bireylerinde pasif bazılarında aktif olması bozukluğun genetik yatkınlığına dair ipucu vermektedir.


TEŞEKKÜRLER
Berda Tuğyan BARLAK

Kaynakça

Doksat, K. (2012, ocak 28). Bipolar Bozukluk nedir? turkpsikiyatri: http://www.turkpsikiyatri.org/blog/2012/01/28/bipolar-bozukluk-nedir/ adresinden alındı

Garrett, A. S., Miklowitz, D. J., Howe, M. E., Singh, M. K., Acquaye, T. K., Hawkey, C. G., . . . Chang, K. D. (2015). Changes in brain activation following psychotherapy for youth with mood dysregulation at familial risk for bipolar disorder. Progress in Neuro-Psychopharmacology & Biological Psychiatry, 215-220.

Joshi, S. H., Vizueta, N., Foland-Ross, L., Townsend, J. D., Bookheimer, S. Y., Thompson, P. M., . . . Altshuler, L. L. (2016). Relationships Between Altered Functional Magnetic Resonance Imaging Activation and Cortical Thickness in Patients With Euthymic Bipolar I Disorder. Biological Psychiatry: Cognitive Neuroscience and Neuroimaging, 507-517.

sibel çakır. (tarih yok). sibelcakir: http://www.sibelcakir.com.tr/bipolar-bozukluk adresinden alındı

Sugihara, G., Kane, F., Picchioni, M. M., Chaddock, C. A., Kravariti, E., Kalidindi, S., . . . McGuire, P. (2017). Effects of risk for bipolar disorder on brain function: A twin and family study. European Neuropsychopharmacology, 494-503.






Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik