Ana içeriğe atla

(D)ÜŞEŞ - Eren ÖZCAN



(D)ÜŞEŞ



collage art dice ile ilgili görsel sonucuDuygular, hepimizin kulak aşinalığı bir kelime ve çoğumuzun üzerinde birkaç cümle kurabilecek kadar geniş bir yelpazesi var. Bu yazıyı oldukça kısa tutacağım ve sadece tek bir nokta aslında dikkat çekmek istediğim, yeteri kadar olgunlaşmamış hiçbir meyveden tam olarak tat alamayız, ne mi demek istiyorum?

Hadi biraz zarlarla oynayalım. Zarın altı yüzü var. Bazen büyük  sayılar işimize yararken bazen küçük gelmesini isteriz; oyunun gidişine bağlı bu biraz.





Benim zarım biraz farklı bu defa. Sayılarımız duygular...

Zarın 6 yüzü var: mutluluk, öfke, üzüntü, tiksinme, korku, şaşkınlık.

En büyük değer yani 6 sayısı çoğumuza göre mutluluk demek, bir de düşeş gelirse şanslı günümüzdeyiz.

Ne kadar doğru peki?

Sadece büyük olarak gördüğümüze odaklanmak... Zarın diğer yüzlerinin bir anlamı yok mu?

Bu yazıda size duyguların fizyolojisini anlatmayacağım, bunu biraz araştırma sonucunda elde edebilirsiniz. Benim bu yazıdaki amacım zarın oyun içerisinde farklı zamanlarda tüm yüzlerinin belli değeri olduğunu anlatmak. Bunun için de zar metaforunu kullandım.

Oyunun içerisinde neyin işe yarayacağını iyi kestirmek gerekiyor, gelin sayılarımızı biraz tanıyalım.

Duygularımız bizim görünen yüzümüz, saklamak pek te kolay olmuyor aslında. Sakladığımızı düşünebiliriz ama, tıpkı halı altına süpürdüğümüz tozlar gibi.

Şimdi o tozları halı altına almamıza sebep olan birkaç soruya bakalım.

Her duygu her yerde açığa vurulur mu? İnsanlar ne der sonra? Erkek adam ağlar mı? Korkar mı? Kadınım ben güçlü olmam lazım, ağlayamam. Biraz sevindim ama belli etmeyeyim şımarmasın. Üzülmemem lazım ya buna da üzülünür mü?

Buna benzer birçok cümle duymuşuzdur ya da kurmuşuzdur, değil mi? Peki bu biriktirdiklerimizi daha sonra ne yapacağız?

Ben duyguları biraz bankalara benzetirim, küçük faiz oranları ile günü kurtarmaya çalışırız fakat geri ödemesi hiç de düşündüğümüz gibi olmuyor değil mi?

Duygularda aynı aslında biz onları baskıladıkça, görmezden geldikçe onlar bize kendilerini gösterecek ortamı güzel buluyorlar. Bazen çok fazla bedel ödeyerek gerçekleşir bu.

İlk sormam gereken soruyu sonda soruyorum: Gerçekten hep mutlu olmak zorunda mıyız? Bu kadar soru işareti ile dolu bir yazının amacı halılarımızın altına bakmamız için yazıldı.




Hissettiğiniz kadar varsınız, iyi olan kazansın.

TEŞEKKÜRLER
Eren ÖZCAN

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik