BENİN HİKAYESİ
Aslında bütün her şey maceramızı görmekten geçiyor. Mücadelemizi, duygularımızı şekillendiren bir maceradan bahsediyorum.
Başlamadan önce söylemek istiyorum: Bu macera kendisini görmeyi ister hakikati ister.
Görmekten bahsettim.
En zor olan şey aslında fakat zor olanı görebilmek, gerçeği fark edip üstüne gitmek. İşte bu en zor olan şey çünkü gerçekler zayıf insanların kamçısıdır.
Gerçekleri görebilmek cesaret ister peki onlarla yüzleşebilmek?
İşte bunun için de yürek ister. Yüreğinizi hissetmelisiniz ona güvenmelisiniz. Doğru yolda ilerlemek ancak aklın rehberliğinde, duygularınızın adımlarıyla gerçekleşir.
Kendinize ve hislerinize güvenmelisiniz. Neden mi?
Tehlikeli bir devirde yaşıyoruz. Önümüz yıldızlardan yoksun, kömürden bulutlarla kaplı.
Şafağa ulaşmamız gerekiyor. Böylesine zor bir şeyi yapmak içinse bir olmamız gerekiyor. Bir fener sadece bulutun bir parçasını dağıtırken fenerlerden oluşan bir güneş, bütün bulutları dağıtıp şafağa ulaşmamıza yardım edecektir.
Yol olmayan yerden gidip iz bırakacağız derken kaybolduk.
Egolarımızın kölesi olmayı duygularımızı kontrol etmeyi sanacak kadar zavallı ve büyük bir gafletin içindeyiz.
Oysa insanı insan yapan şey duygularının ve aklının muhteşem eşliliğinden ibaret aslında.
Bir gün buralardan gideceğiz. Giderken zincirlerini kırma, zincirlerini çıkarmayı öğren çünkü her zincir kırılamaz ama her zincir çıkarılabilir.
Hislerimizin zincirlerini çıkartınca güneşe adım atacağız. Aydınlığı, doğruluğu ve beyaz tarafı temsil eder Güneş. Kimisi için umuttur kimisi için de tebessüm. Işığı gerçektir Güneş'in. Ay gibi sahte ışıkla kandırmaz sizleri.
Işığın ve sevmenin en ince halidir birine tebessüm etmek.
Kendinize ve çevrenizdekilere tebessüm edin çünkü kendisine değer verebilen insan, başkasına tebessüm edebilen insandır.
Sevmeyi asla ihmal etmeyin. Birbirinizi sevin, kenetlenin.
Edeceğiniz küçük bir tebessüm Başkaları için parıltı niteliğinde olabilir.
Bütün bunları okurken duygularınızı ve hayatınızı gözden geçirin. Her birimizin hikayesi farklı çünkü bizler insanız seçimlerimizi biz yaparız. Her seçimin çıkacağı yol birbirinden farklı.
Şu zavallı dünyada en çok ihtiyaç duyduğumuz şey aslında duygularımıza karşılık beklememek.
İnsanlar egolarının kölesi olduğundan beri çıkarlarını her şeyin üzerinde tutuyor ve bu tüm duyguların saflığına engel oluyor.
Sevmekten bahsediyoruz ama bir insanı sevebilmenin en önemli şartı o insanı insan yapan şeyleri sevebilmektir.
Fiziksel özellikler, insanların ceketinden başka hiçbir şey değildir. Bir insanın en değerli hazinesi sır gibi sakladığı, nöronlarından geçen o ince düşüncelerden başka hiçbir şey değildir.
Herkes bu maskeli baloda maskelerini kimisi farkında olmadan kimisiyse bilerek teker teker indiriyor.
Duymaktan bahsediyoruz ancak duyduklarımızla kalıyoruz, onları sorgulamıyoruz bir gerçek gibi kalıplaştırıyoruz
Görmekten bahsediyoruz fakat görmek ve bakmak arasındaki ince çizgide hapsolmuşuz.
Gördüğümüzü sanıyoruz fakat kalıplaşmış sözde gerçekliklerin tutsağı haline gelmişiz.
Sarıldığımızı sanıyoruz lakin içten sarılmalar tükenmek üzere.
Konuşuyoruz ama sonuçlarını düşünmeden konuşuyoruz.
Ben, sen, o olmuşuz ancak “Biz” olamamışız.
Bizi “Biz” yapan içinizdeki düşüncelerin çıkış noktası olan duygulardır.
Kapatmayın kapılarınızı lütfen. Açın o kapıları beslesin duygular düşüncelerinizi , düşünceleriniz duygularınızı.
Duygularınız doğrultusunda hayaller kuruyorsunuz.
Hayal kurmak güzeldir evet ne yalan söyleyelim mutlu ediyor, ama neyi? Kendimizi mi yoksa egomuzu mu?
Duygular sizin olmalı egonuzun değil!
Duygularınız yapıcıdır oysa egolarınız bir kasırga gibidir çevrenize zarar verir. Duygularınızın egonuzu dizginlemesine izin verin bunu başaramazsanız kasırga bir tayfun olur çevrenize değil, size de zarar verir.
Benin yüzeyde kısa, derinlerde uzun olan hikayesini okudun ve “ben”, bu hikaye sonucunda “biz” oldu peki senin benin biz olabilecek mi?
TEŞEKKÜRLER
Ahmet Deniz DÜNDAR
Yorumlar
Yorum Gönder