Ana içeriğe atla

HEY! GERÇEK YAŞAMIN LİNKİNİ ATAR MISIN? - Mazlum ŞEKER & Zeynep DENGEŞİK (Konuk Yazar Köşesi)





HEY! GERÇEK YAŞAMIN LİNKİNİ ATAR MISIN?


Sosyal medyanın kalabalıklar içinde yalnızlaştırdığı insanlardan mısınız? Veyahut sosyal medyanın mutlu görünen mutsuzlarından mı? Her duygusunu, neşesini üzüntüsünü sosyal medya aracılığıyla paylaşanlardan mı? En son ne zaman birilerine ciddi anlamda “sana ihtiyacım var” dediniz? En son ne zaman sevdiklerinizin gülüşündeki detayları incelediniz fotoğraflarındaki detayları incelemek yerine ? Ya da arkadaşınız , eşiniz veya dostunuzla beraberken kaç saat aralıksız sohbet edebildiniz? Veyahut dakika, saniye? 


Yaş alıyoruz gün geçtikçe, dünya dönüyor, insanlar doğuyor ve insanlar ölüyor. Rutin sistemde öyle monotonlaşıyoruz ki nefes almanın adı yaşamak oluyor. Bir an durup düşününce anlıyor insan yaşam aslında ‘an’ dır ve biz aslında en güzel anlarımızı ‘like’ delisi olma yolunda harcayan bir bedenden öteye geçemiyoruz. Önce anlamayı unuttuk, anlayışı, saygıyı, sevgiyi ve en kötüsü de biz aslında yaşamayı unuttuk saatlerimizi monitör karşısında acımasızca harcarken, ‘view’ ile like toplarken ya da yorumlarla konuşurken. Evet, paylaşmak dünyanın en güzel duygularından fakat yanımızda kanlı canlı duran, sıcacık sohbetiyle içimizi ısıtan, içten bir sarılmayla bizi mutlu eden insanlarla üç beş kelam edemiyorsak bizim de vay halimize sayın seyirciler… 

Zamanında ne güzel demiş Paracelsus “her şey zehirdir, önemli olan dozu” diye. Ve buyurun altına imza… Mutlu yüzler kahkaha dolu fotoğraflar ancak altında yatan mutsuz suratlar. Fotoğraf çektirirken gülümsemek ‘’zorunda’’ kalışımız teknolojinin belki de bize dayattığı en büyük güzelliklerdendir. Çünkü gülmek ne koşulda ve ne şekilde olursa olsun güzeldir. Fakat sorun yaratan durum mutlu fotoğrafların güzel hayatların aslında altında yatan noktalarını görmeyip özenilen hayatlar hayal etmemiz. Ve bu hayatların bizleri hoşnutsuzluğa hatta yeri gelince tükenmişlik sendromuna sürüklemesi… 

Sosyal medyada bu kadar insan mutluysa, bu kadar insan böyle güzel hayatlar yaşıyorsa kim bu mutsuzlar? Tacizcilerin, istismarcıların da sosyal medyadan tacizcilere ahkam kesmeye çalıştığını unuttuk mu? Bu kadar ‘iyi insan’ varken kim bu ‘kötü kalpliler’? Herkes kadına şiddete karşıysa kim öldürüyor gencecik kadınlarımızı? Çocuklarımızın hayatını cehenneme çevirenler kimler? Böyle insanlar gerçek hayatta varsa sosyal medyadakiler kimler? Yoksa kocaman bir hayal dünyasında mıyız a be dostlar! Hayal dünyası mı, medya hayatı mı oturup düşünelim. Karar sizin, tepki hepimizin, izninizle! 


Geldiğimiz nokta öyle trajik bir hâl alıyor ki Amerika’da nomofobi dediğimiz online olamama korkusu ile ilgili açılan klinikler bile mevcut. Nomofobi ‘no mobile phone phobia’dan türetilmiştir. Hatta öyle bir durum ki bu, cep telefonuna karşı duyulan o aşırı obsesif sevgi haliyle bir takıntı. Dolayısıyla nomofobiklerin başka takıntıları da zaman içerisinde nüksedebiliyor, oluşabiliyor. Farkında olmadan her birimiz özgürlüklerimizi medyaya köle etmekle heba etmişiz. Bir ‘Black Mirror’ gerçeği yaşanması sizce de çok olası değil mi? 

Sosyal medyanın kullanılmaması gerektiğini değil kullanılmadan da yaşanabileceğini hissetmemiz ve görmemiz gerekiyor kendimizde. Veyahut sosyal medya ile yaşarken de aslında gerçek yaşamın farkında olabilmek… Çünkü hayat sanal bir denizden çok daha fazlası ve emin olun hemen-şimdi kuralını uygulamak daha önce hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. Ve evet hemen şimdi! En çok sevdiğiniz ya da en çok kullandığınız sosyal medyanın orucunu tutmanın tam zamanı. İradenizi ölçütleyin ve sonra oturup kendinizi alkışlamanın keyfini çıkarın. Yapabilecekleriniz sınırlıysa zorlayın, devam edin. Çünkü hayat varılması gereken bir durak değil, yolculuğun kendisi. Aman geç kalmayın a dostlar! Kendinize ve diğerlerlerine… 


TEŞEKKÜRLER
Mazlum ŞEKER & Zeynep DENGEŞİK

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle