Ana içeriğe atla

GİRDAP- Zeynep Şevval BÜYÜKİZGİ



GİRDAP


Günümüzde medyanın insan davranışları ve satın alma üzerindeki etkisi, yapılan birçok araştırmayla kanıtlanmış durumda. Bu etkiyi hayatımızın çeşitli alanlarında görmek mümkün. Hepimiz “Sıla Tokası”, “Bihter Yüzüğü”, “Shakira Kemeri” gibi ürünleri yıllarca satın almışızdır ya da almasak bile mutlaka raflarda görmüşüzdür. Yahut reklamlarda ballandıra ballandıra anlatılan bir ürünü hemen ertesi gün koşarak almaya gitmişizdir. Bu etkiyi geçtiğimiz yıllarda daha çok görsel medyanın bir kolu olan televizyonlar yardımıyla gözlemliyorduk. Televizyonun satın alma üzerindeki etkileri hâlâ devam etse de, sosyal medya üzerinden yapılan tanıtımlar ve bu tanıtımların etkileri, diğer medya tanıtım türlerini geçiyor gibi görünüyor. Yıllarca dizi karakterlerinden, müzik sanatçılarından etkilendik: Onlar gibi olmaya, onlar gibi giyinmeye ve onlar gibi davranmaya çalıştık. Peki, toplum son zamanlarda kimlerin peşinden gidiyor?



Kapitalist sistemin son yumurtası olan sosyal medya çılgınlığı çığ gibi büyümeye devam ediyor. Bu çılgınlık, hâliyle, hayatın her alanını etkilemeye başladı. Pazarlamacılar da bu çılgınlığı fark edip sosyal medyayı en verimli şekilde kullanmaya başladılar. Instagram’da gezinirken dört bir yandan karşımıza çıkan sponsorlu paylaşımlar, Youtube videolarında karşımıza çıkan ürün yerleştirmeler ve bizzat markalar adına açılan sosyal medya hesapları bu tezimi kanıtlar nitelikte. Peki, bu yönelimin sebebi nedir?


“Sosyal medya fenomenliği” kavramı literatürümüze girmiş durumda ve bir meslek hâline geldi bile. Fenomenlerin de gelir elde edebildikleri alan çoğunlukla işbirliği yaptıkları markalar. Bunun asıl sebebi ise bizler, yani takipçileriz. Birçok takipçi takip ettikleri fenomeni örnek alıyor, o kişinin ölçütlerini benimsiyor. Özellikle genç yaştan kullanıcılar sosyal medya furyasından oldukça etkileniyorlar ve sosyal medya fenomenlerini tüm halleriyle örnek alıyorlar. Onların kullandıkları lüks ürünler, çıktıkları pahalı seyahatler, işbirliği hâlinde oldukları ünlüler biz kullanıcılara görsel bir illüzyon sunuyor. Onlar bu lüks hayatlarında o kadar mutlu görünüyorlar ki; biz de onların giydiklerini giyersek, onların kullandıkları ürünleri kullanırsak onlar gibi mutlu olacağımıza inanıyoruz bilinçaltımızda. Bu yanılsama eninde sonunda bizleri birer tüketim canavarı hâline getiriyor ve reklamı yapılan markaları besliyor. 

Sosyal medyanın pazarlamacılar tarafından tercih edilen bir diğer kullanım şekli ise markalar adına sosyal medya hesaplarının açılması. Bu hesaplar, markayla hedef kitle arasındaki tüm aracıları kaldırarak markanın müşteriye doğrudan ulaşmasını sağlıyor ve hedef kitleyle daha samimi bir iletişim kurulmasına yardımcı oluyor. Sıklıkla yapılan; çekilişle ürün hediye etme, internet üzerinden yapılan alışverişlerde indirim sağlama gibi eylemler markaya duyulan sempatiyi ve takipçi, yani potansiyel müşteri, sayısını da artırıyor. 

Bu tekniklerden yararlanan tek taraf ürünlerini pazarlayan taraf değil. Biz alıcılar da sosyal medya yardımıyla piyasaya yeni çıkan ürünleri, indirim tarihlerini takip edebiliyor ve yapılan ürün çekilişleriyle hediye ürün kazanabiliyoruz. Aynı zamanda sosyal medya bir ürünü satın almadan önce ürün hakkında diğer kullanıcıların fikirlerini öğrenmek ve satın aldığımız ürünlerin farklı kullanımları hakkında fikir sahibi olmak için de bir araç görevi görüyor.

Günümüzün tüketim dünyasında yapılan bu tür pazarlamalar hem satıcı taraf hem de alıcı taraf için kârlı görünüyor olabilir ancak daha derinlere inersek durumun çok da öyle olmadığını gözlemleyebiliriz, kanaatimce. Siz değerli okuyuculardan birazdan okuyacaklarınızı dikkatlice düşünmenizi rica ediyorum. Bu sayfayı açıp yazıları okumaya başlamadan önce kaç kez Instagram profilinize bakıp beğenilerinizi kontrol ettiniz? Kaç kere çok beğendiğiniz ünlülerin sayfalarına girip kusursuz(!) hayatlarına bakarak iç geçirdiniz? Peki ya, kaç kez fiyatları neredeyse bir yıllık okul masraflarınıza denk gelen telefonlara bakarak “Ne zaman fiyatı düşecek acaba?” diye düşündünüz? Muhtemelen birçok okuyucu bahsettiğim aktiviteleri gün içerisinde en az bir kez de olsa yapmıştır. Bu çıkarıma nereden mi ulaşıyorum? Çünkü ben de sizler gibi bunları gün içerisinde çok kez yapıyorum ve eminim ki bu eylemlerin hiçbiri olumlu bir duygu barındırmıyor. Biliyorum ki bu sahte hayatlar, sahte mutluluklar, sahte lüksler hepimize ulaşılmaz fakat aynı zamanda ulaşılması şart gibi geliyor ve bu karmaşa beklentilerimizi artırıp hayat kalitemizi düşürüyor.

Günümüzde neredeyse herkes akıllı telefon kullanıyor. Aşağı yukarı herkesin bir sosyal medya hesabı var. Bu insanlardan kaçı, kaçımız bu olanakları verimli bir şekilde kullanabiliyoruz? Teknoloji kaçımızın hayatını kolaylaştırma misyonuna sahip? Oysa teknolojideki bu tür geliştirmelerin amacı insan hayatını kolaylaştırıp daha verimli hâle getirmek değil midir? Siz de takdir edersiniz ki; bilinçsizce de olsa birçoğumuz bu araçları hayatımızı kolaylaştırmak için kullanmak yerine hayatımızda birer işkence makinesi haline getiriyoruz. Sosyal medya illüzyonları sayesinde birçok insan bedeninden, yaşamından, ailesinden ve kendinden nefret eder hâle geldi ve gelmeye devam ediyor. Hepimize dayatılan tek fabrikadan çıkmış ölçüleri benimsiyoruz ve sonucunda işimize yarıyor gibi görünen birçok gelişme; ruh sağlımızı bozan, bizi kendine esir eden düşmanlarımız hâline geliyor.

Şunu da belirtmek isterim ki; vurgulamak istediğim nokta sosyal medyayı hayatımızdan çıkarmak için çalışmak ve medya üzerinden yapılan reklam kampanyalarını yerden yere vurmak asla değil. Günümüz dünyasında bu mümkün de değil zaten. Özetlemek gerekirse; sosyal medyanın her alanı ticari bir amaçla yürütülmektedir ve sosyal medyadaki her bir mecra sermayesini kullanıcılar üzerinden kazanır. Kullanıcılar olarak sosyal medyayı bunun bilincinde kullanırsak bu girdapta kaybolmaktan kurtulacağımızı düşünüyorum.

TEŞEKKÜRLER
Zeynep Şevval BÜYÜKİZGİ

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik