Ana içeriğe atla

ZİHNİMİZE TAKILAN MEGAFON- Ayşe EMDİRME

ZİHNİMİZE TAKILAN MEGAFON


Çocukluğuma dönüp baktığımda bende en çok iz bırakan şeyin “kimin tarafından” koyulduğunu bilmediğim kurallar hatta yasaklar olduğunu fark ediyorum. Şimdi ise çocukluğuma iz bırakan bu şeyin ruhani, kültürel, toplumsal inançlardan doğan tabular olduğunu biliyorum.

Tabular hepimizin bildiği gibi genel olarak kültürden kültüre farklılık gösteren yasaklar ve yaptırımlardan oluşmakta. Bu yasaklar ve yaptırımlar birçok insanın kendi benlikleriyle konuşmalarına engel olmaktadır.
İşin aslı bu yazıyı neden yazdığıma gelecek olursak; okuduğum bir makalede rastladığım bir bulgu beni bu konu üzerine düşünmeye itti. Ve düşüncelerimi sizinle de paylaşmak istedim. Makalede “ bir toplum ne kadar az gelişmişse ve ne kadar çok itaate önem veriyorsa” o kadar çok tabusunun olduğu belirtilmişti. Bu bulgu üzerine gelişmemiş bir toplumun özelliklerini düşünmeye başladım.

Gelişmemiş bir toplumda insanların fikirlerine değer verilmiyordu. İnsanlar kendi istek ve arzularından ziyade başkalarının onlara dayattığı gibi yaşamaktaydılar. Bu durum ise onların başkalarına itaat etmesine ve koyulmuş kurallara sorgulama yapmaksızın uymasına sebep oluyordu. İşte bunların bir araya gelmesi de tabuların büyük bir kısmının oluşmasını sağlıyordu. Tabuların kültürden kültüre farklılık göstermesinin en büyük sebebi de buydu aslında.

Daha sonra tabuların bir insana ne tür zararlar verebileceğini düşündüm ve kendimden yola çıkarak şu kanıya vardım; kız çocuğu bunu yapmaz, toplum içinde böyle konuşulmaz vb. tabular yüzünden kendim gibi olmayı bırakıp herkesin olması gerektiği gibi biri olmak için çaba harcamışım. Kendi fikirlerimi söylemek yerine “şimdi ne söylenmesi gerekiyor diye düşünüp o an söylenmesi gereken şeyleri” söylemişim. Kısacası tabuları “dünyanın sırtıma yüklemiş olduğu bir yük” haline getirip o yük ile yaşamasını öğrenmişim. Bütün bunlar olurken de zihnimin derinliklerinde yatan “ben”i susturmuşum.

Kısacası sevgili okurlar, ben kendi hayatımdaki tabuları düşündüğümde büyük bir hüsrana uğradım ve kendimi en iyi ifade ettiğim yerin yaptığım resimler olduğunu bildiğim için sizlere yazımın hemen yakınında göreceğiniz resmi bırakıyorum. ve son olarak sizlere şu cümlelerle veda ediyorum.

Hayatınız boyunca size dayatılan tabuları sırtınıza yük etmektense zihninizin derinliklerinden gelen, benliğinizi yansıtan sese bir megafon bağlayın ve bırakın bu ses sizin dünyanıza yön versin. Dünyayı yük haline getirmektense dünyanızı seslendirsin.
Esen kalın…
TEŞEKKÜRLER
Ayşe EMDİRME

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik