Ana içeriğe atla

MİTLERİN PSİKOLOJİK ANALİZİ- Gülce Güney GÜL



MİTLERİN PSİKOLOJİK ANALİZİ


Mit (efsane, söylence, mitos): Kuşaktan kuşağa yayılan, toplumun düş gücü etkisiyle zamanla biçim değiştiren, tanrılar, tanrıçalar, evrenin doğuşu gibi konularla ilgili, imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü. Olarak tanımlanmaktadır. Toplumların kültürlerini, yaşam şekillerini, inançlarını temsil eden hikayeler olarak da bakmak mümkündür. Mitler konusuna göre; dini konulu, aşk konulu, mitolojik konulu gibi bazı farklı türlere ayrılabilmektedir.

Mitler edebi açıdan çok farklı tekniklerle incelenebilir. Eser, yazar, okur veya toplum merkezli olarak dört farklı türü bulunmaktadır. Psikolojik açıdan en çok kullanılan ise eser merkezli tekniklerden biri arketipsel sembolizmdir. Arketipsel sembolizm Carl Gustav Jung’un psikolojik çalışmalarından ortaya çıkmıştır. Jung, birbirinden çok uzakta yaşayan ve etkileşimde bulunmayan toplumların sözlü ve yazılı edebi metinlerinde benzer ögelerin kullanıldığını fark etmiş ve bu konu üzerinde çalışmalara başlamıştır. Çalışmalarında kendi terapi yöntemlerinde kullandığı bazı kavramları da kullanmıştır. Bunlar kolektif bilinçaltı, kişilik gölgeleri ve arketiplerdir. Arketipleri ise "başlangıçtan beri var olan imgeler" ya da "kolektif bilincin hakimleri" olarak tanımlar.

“Jung temelde arketipleri tüm insanlığa has ortak davranış özelliklerini ve tipik deneyimleri başlatma, kontrol etme ve yönlendirme kapasitesine sahip doğal nöropsişik merkezler olarak görmüştür. Bu şekilde uygun koşullarda arketipler sınıf, din, ırk, coğrafî konum yahut tarihsel devir farkı gözetmeksizin benzer düşüncelere, imgelere, duygulara yol açmaktadırlar. Kişinin kolektif bilinçdışını bütünüyle arketipik donanımı oluşturmaktadır. Arketipler imgelere dönüşen ruhsal süreçler veya insan davranışlarının en eski modelleri veya içgüdülerin kendi portreleri olarak tanımlanabilirler.” (Karagözlü, 2012: 1406)

Arketip, (Yun. archaios: eski; typos: örnek) "Bir tür ya da türler grubunun varsayılan atasal tipi”, "Eşyanın yüksek ve üstün örneği, ilk numunesi” anlamına gelmektedir. Jung, arketipleri oldukça iyileştirici bulur ve kendi terapilerinde de sıklıkla kullanır. Bilince yön veren güdüleri anlamak için bir pusula olduklarını düşünmektedir.

Bu kadar terimin ve tanımın arasında kaybolmak mümkün. Kısaca arketipler insanların deneyimlerinin kayıtlı olduğu kolektif bilinçaltında bulunan yapılardır. Aslında bu kavramlar genel olarak nötrdür. Örneğin doğum, ölüm, cesaret, cinsellik gibi kavramlar kişilerin bilincinde anlamlanır ve güdülenmeyi sağlar. Mitsel kahramanlar belirli arketipleri temsil ederler. Mitolojik eserlerde arketiplerin belirgin olarak var olması, insanların korkularının ve isteklerinin dile getirmesinden kaynaklanmaktadır. Bu düşünceye göre mitler kahramanın kendi iç yolculuğunu psikolojik olarak değerlendirebilirler. Bu iç yolculuk sembolik ögelerin çözümlenerek değerlendirilmesi ile anlaşır. Bu da arketipsel sembolizmin neden kullanıldığını açıklayabilir.

Arketipsel sembolizm içerisinde çeşitli alt başlıklar bulunabilmektedir. Bunlar sembolik olarak ortak özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Gölge (shadow) arketipi, anima- animus, iç- tüm benlik arketipi, yüce birey- yaşlı birey arketipi, persona (maske) vb. olarak ayrılmaktadır.    


Örneğin Mısır mitolojisinde Osiris her yıl sonbaharda ölür ve yedi kat yerin altına gömülür, oradan kraliçe Isis ile buluşur, ondan güç alır ilkbaharda yeniden doğar; Osiris’in dünyaya getirdiği ödül bahardır. Farklı kültüre ait çeşitli mitlerde kahramanının yaşadığı yeri terk ederek uzak bir diyara gitmesi ve oradan bir kazançla dönmesi en sık işlenen temadır. Bu temada aşama arketipi kişiliğin gelişimini temsil etmektedir. Bu arketipe kahraman mitosu (monomitos) denir.

Jung’un kuramına geri döndüğümüzde ise, arketipler insanların karakterini etkileyen oldukça güçlü etmenler olarak ifade edilebilmektedir. Jung’a göre hem doğuştan hem de deneyimlerle kazanılan arketipler, belirli kavramların bilinçle birleşerek anlam kazandığını ve hem toplumdan topluma hem de kişiden kişiye değişiklik göstererek değerlendiğini söyleyebilir. Bu arketipler bilinçdışına yerleşerek çok güçlü bir algı oluşturabilmektedir.

Mitlerin arketipsel sembolizmle incelenmesi ve açıklanması farklı toplumlardaki ortak algıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Mitolojik birçok ögenin veya mitin psikolojik kuramlarda kullanılmasını kolaylaştırmış ve geçmiş dönemlerdeki insanların kimliklerini bulma arzularını da gözler önüne sermiştir. Bu kimlik bulma arzusu modern romanlardaki içsel yolculukların da temelini oluşturur. Mitolojik ögeler ve mitler psikolojide bu nedenle oldukça değerlidir. İnsanların nötr olan birçok ögeyi nasıl tanımladığını, toplumdan topluma nasıl değişiklik gösterdiğini, bu arketiplerin bilinçaltında ne derece etkili birer öge olduğunu fark etmek; toplumların psikolojik olarak nasıl bir gelişme gösterdiğini de gözler önüne serer.


Teşekkürler
          Gülce Güney GÜL
KAYNAKÇA

  • ·         https://www.evvelcevap.com/arketipsel-sembolizm-nedir/
  • ·         http://www.bilyay.org.tr/makale_detay.php?id=1483968057
  • ·         http://dergipark.gov.tr/download/article-file/255508
  • ·         http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423933818.pdf

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik