Ana içeriğe atla

FREUD ve MİTLER- Minel ALTAY


FREUD ve MİTLER
Doğa güçlerini ve doğaüstü varlıkları konu alan hayal ürünü öykü anlamına gelen ‘mythos’ ile söz ya da akıl anlamına gelen ‘logos’ kelimelerinden oluşan mitoloji, insanlığın geçirdiği gelişim aşamalarını ve düşünme atılımlarını gösteren önemli bir bilgi kaynağıdır. Evrim süreci boyunca insanla birlikte yolculuk eden mitler; insanların bilindışında ve fikir sisteminde canlı bir şekilde yaşamaya ve zenginleşmeye devam etmişlerdir.
İnsan doğasına özgü semboller toplamı olarak da tanımlanabilen mitoloji; kültürün ana dinamikleri olarak niteleyebileceğimiz din, bilim ve sanatın gelişiminde öncü bir rol üstlenmiştir. Bu bağlamda psikolojinin bir bilim dalı olarak var olmasından önce; insanların mitler aracılığıyla yaşam dinamiklerine ilişkin ipuçları sunduklarını ve insan doğasına ilişkin bulguların sistematize edilmesi sürecine ışık tuttuklarını ileri sürmek mümkündür.
Psikoloji ve mitoloji disiplinlerinin kesişimine baktığımızda ise birçok isimden bahsedilebilir fakat Freud anormal davranışı cinsellikle açıklamaya dair adadığı hayatında yararlandığı mitlerle de kendinden en çok söz ettiren isimlerden biri olabilir. Freud’u mitoloji çerçevesinde açıklamaya çalıştığımızda karşımıza birbirinin devamı olan iki önemli kompleks çıkar: Oedipus ve Kastrasyon.
1. Oedipus Kompleksi
‘’Freud, Oedipus kompleksinin içeriğini Yunan mitolojisindeki Sophokles’e ait Kral Oedipus tragedyasına dayandırır. Bir kâhin, Oedipus’un babası Kral Laios’a bir gün oğlunun kendisini öldürerek eşi Kraliçe İokaste ile evleneceğini söyler. Bunun üzerine Laios oğlu Oedipus’u öldürtmek ister, ancak Kraliçe oğlunun öldürülmeden ıssız bir dağa bırakılmasını sağlar. Dağda bulunan Oedipus, çocukları olmayan Kral Polybos ve eşi tarafından sahiplenilir. İlerleyen yıllarda, Oedipus bir gün bir kâhinden başına gelecekleri öğrenir ve gerçek anne babası bildiği bu insanların felaketini hazırlamamak için ülkesini terk eder. Yolda bir yolcuyu öldürür. Öldürdüğü bu yolcu tanımadığı gerçek babası Kral Laios’dur. Yolculuğuna devam eder ve Thebai şehrine varır. Bu şehir bir canavar tehdidi altındadır. Oedipus’un bu canavarı yenmesi üzerine Thebai halkı Oedipus’u Kral ilan eder ve ödül olarak da gerçekte annesi olan Kraliçe İokaste ile evlendirirler. Sonuç olarak, Yunan kahramanı Oedipus, bilmeden babasını öldürür ve annesiyle evlenir. Ancak Oedipus öldürdüğü adamın babası, evlendiği kadının ise annesi olduğunu anladığında iğneyle gözlerini kör ederken, kraliçe Iokaste de kendini öldürür.’’
Freud, Oedipus kompleksini o kadar erken yaşlara dayandırır ki, çocuğun doğduğu andan itibaren aslında bu kompleksin etkisi altına girdiğini iddia eder. Ona göre her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveynidir. Erkek çocuk, gerçekleştirmenin imkânsız olduğu üç arzunun himayesi altındadır: anneye sahip olma arzusu, babaya benzeme arzusu ve babayı ortadan kaldırma arzusu. Bir yandan fiziksel olarak ondan çok daha güçlü, heybetli olan, otoritesine hayran olduğu babasıyla özdeşleşirken, diğer yandan onun yerini almayı hedefler. Artık babası onun için yoluna çıkan ve ortadan kaldırılması gereken büyük bir engeldir. Baba özdeşleşmesi, tamamen yön değiştirerek, düşmanca bir hâl alır. Özetle Oedipus, teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni saf dışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamı.


2. Kastrasyon Kompleksi ve Medusa
‘’Yunan mitolojisinde güzelliği ve saçlarıyla nam salan ölümlü Medusa, özellikle Zeus’un kızı tanrıça Athena tarafından yoğun bir şekilde kıskanılmaktadır. Bu sırada deniz tanrısı Poseidon, Medusa’nın güzelliğine karşı koyamayarak ona aşık olur ve Athena’nın kıskançlığı adeta ikiye katlanır. Poseidon, Athena’nın tapınağında Medusa’ya zorla sahip olur ve Athena pek tabii ki bunu kendine yapılan büyük bir saygısızlık olarak nitelendirir. Öfkeden deliye dönmüş ve beklediği fırsatı da sonunda ele geçirmiştir. Öncelikle Medusa’nın dillere destan olan güzel saçlarını birer yılana dönüştürür. Ardından yüzünü çirkinleştirerek ona bakanların taş kesilmesini sağlayacak şekilde lanetler ve genç kızı bir Gorgon yapar. Ancak bu ağır ceza bile Athena’nın içini soğutmaya yetmemiş olacak ki Perseus’a emir vererek Medusa’nın başını kestirir. Bu korkunç intikamdan sonra Athena, kesik başı kalkanının önüne bağlayarak düşmanlarını taşa çevirme yöntemini kullanır.‘’
Bireyin yaşamında yadsınamaz bir öneme ve etkiye sahip olan Oedipus kompleksini erkek çocuğunda Kastrasyon (iğdiş) kompleksi izler. Bu dönemde, erkek çocuğundaki cinsel uyarılmaları ve çocuğun kendine olan ilgisinin farkına varan anne, bu uyarılmaların doyurulmasının onun için hiç de iyi olmadığını düşünür ve çocuğun penisiyle oynamasını yasaklar. Ancak bu önlem çocuğun davranışının değişmesine yeterli olmaz. Bu durumda anne daha güçlü bir otoriteden, yani babadan faydalanmak ister ve çocuğu babasıyla tehdit eder: İktidarın temsilcisi olan babası onu penisiyle oynarken görürse penisini kesecektir. Başta böyle bir şeyin olası olmadığını düşünen ve dikkate almayan çocuk üzerinde, bu duruma önceden var olan ya da daha sonra ortaya çıkan başka bir koşulun eklenmesi çarpıcı bir etki yaratır: tehditten önce görmüş olduğu annesinin cinsel organını anımsaması ya da tehditten sonra bu organı görmesi. En değer verdiği parçadan yoksun olan bu organı gördüğünde duyduğu tehdidin ciddiyetini anlar, çünkü penisi olmayan anne, çocuğa göre kastre edilmiştir. Freud, çocuğun annesinin bu görüntüsü karşısındaki şaşkın ve bir anlamda felç olma durumunu Medusa mitosu ile ilişkilendirir. Freud, Medusa’nın yılanlı kafasının kadın cinsel organını temsil ettiğini ve bunu gören erkeğin korkudan taş kesildiğini iddia eder. Buna göre, Medusa’nın başının kesilmesi, bir nevi erkek çocuktaki İğdiş kompleksinin görselleştirilmesi olarak kabul edilir.Annesinin bir penisinin olmayışı, çocukta annesinin kastre edildiği düşüncesini uyandırır. Kastrasyon kompleksinin güçlü bir tetikleyicisi olan bu durum, tıpkı Medusa’nın kendine bakan erkekleri taşa çevirmesi gibi, gelişim çağında olan çocuğun korkudan taş kesilmesine neden olur. Çünkü bu görüntü karşısında daha önceden yapılan tehditler çocuğun dünyasında gerçeklik kazanır: Annesi söz dinlememiş ve ceza olarak kastre edilmiştir, bu yüzden de bir penise sahip değildir. Böylece ailesinin gerçekten onun penisini kesebileceği düşüncesine kapılır. Bu durum karşısında, erkek çocuk penisini kurtarabilmek için annesine olan cinsel arzularından vazgeçmek durumunda kalır, yani anneye karşı duyulan Odipyen sevgi, Kastrasyon Kompleksi’ne yol açan Medusa Travması’nın da etkisiyle son bulur.
 Teşekkürler
                                                                                                                                          Minel ALTAY



Kaynakça
  • GÜREL, Emet ve MUTER Canan, ‘’ Psikomitolojik Terimler: Psikoloji Literatüründe Mitolojinin Kullanılması’’, Sosyal Bilimler Dergisi S:1 (2007), s.538
  • YILDIZ, Sibel, ‘’ FREUDYEN PSİKANALİZ KURAMLARI IŞIĞINDA BALZAC’I İNCELEMEK: TUHAF ÖYKÜLER’’, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik