Ana içeriğe atla

"TOPLUMUN VERDİĞİ ROLLER DEĞİL; BİZİM SEÇTİĞİMİZ ROLLER" - Ezgi KAYA


TOPLUMUN VERDİĞİ ROLLER DEĞİL; BİZİM SEÇTİĞİMİZ ROLLER
Geçmiş çağlardan beri toplumlar cinsleri belli bir kalıba koyma çabası içindedir. Ve bu kalıplar maalesef bizlerin düşüncelerini, yeteneklerini arka plana atar. İsteklerimizi gerçekleştirirken bizi engeller. Bu engelleri aşmak kolay olmasa da çağımızda bu kalıplara karşı olmak adına yapılan çalışmalar geleceğe dair umudumuzu arttırıyor. Fakat ne yazık ki bu kalıplar günümüz şartları içinde birçok toplumda hâlâ gücünü korumaktadır.
Peki nedir bu kalıplar?
Bu kalıpları genel bir biçimde toparlarsak en uygun isim ''Toplumsal Cinsiyet'' olabilir. Bireyleri yeteneklerine, isteklerine uygun olanı değil de; cinslerine, fiziklerine uygun olanı seçme konusunda uygulanan baskıya toplumsal cinsiyet diyebiliriz. Toplumsal cinsiyet yeni bir kavram mıdır peki? Aslında isim olarak yeni karşımıza çıksa da ilk çağlardan beri insan hayatının bir parçası olmuştur. Daha ilk çağlardan beri insanlara fiziklerine göre roller biçilmiştir. Örneğin, kadın güvenli bir yerde çocuğuna bakıp erkeğini beklerken erkek ise yemek bulma adına bir sürü tehlike ile karşılaşabilir. Tarih sahnelerinde istisnalar ile karşılaşsak da geçmişten bu güne kadına ve erkeğe fiziksel özelliklerine göre biçilen roller ve kalıplar her daim hayatın içinde olmuştur.
Toplumsal cinsiyet kavramında atlamamamız gereken nokta şudur ki; toplumsal cinsiyet tek bir cinsi kısıtlamaz, kadını kısıtladığı kadar erkeği de kısıtlar. ''Kadınsın sen işte otur evinde!'' lafı nasıl bir kadının damarına dokunuyorsa ''Ya erkek adamsın sen ağlama güçlü dur!'' lafı da bir erkeğin damarına dokunabilir. Çünkü bizim cinsimizden önce gelen bir kavramımız var kadınlıktan ve erkeklikten önce: “İnsanız!”
Toplumların cinslere biçtiği bu kalıpları yok etmenin tek yolu bu kalıplara karşı çıkmak. Çünkü bu kalıplar biz kendimizden taviz verdikçe çoğalacak, daha da keskin çizgiler ile belirleneceklerdir.
Bizler bu kalıplara karşı çıkmak için neler yapabiliriz?
Öncelikle bir şeyi unutmamamız gerekiyor: Toplumun dayatması ile olan her karar özgürlükten oldukça uzaktır. Çünkü özgür ve sağlıklı bireyler seçimlerini yaparken kendi kararlarını göz önünde bulunarak yapmalıdır. O yüzden bu kalıplara karşı çıkmanın en güzel yolu onları yok saymak.
Hayatımızdan ''Ya sen kadınsın nasıl yapacaksın onu?'',  ''Erkek adamsın ne işin var orada?'' kalıbındaki ve bu anlamı taşıyan bütün sözcükleri silmeliyiz. İnanın bu lafta kolay bir şey olsa da icraata geçirmek oldukça zor. Çünkü dilimizde yaygınlaşmış ve bunları çok sık kullanıyoruz ve kendi öz dilimizde bu anlama gelen o kadar çok atasözü, deyim var ki...
Örneğin hepimizin duyduğu, bildiği hatta belki kullandığı bir atasözü ''Yuvayı dişi kuş yapar'' gelmez. Ve daha bunun gibi bir sürü kalıplamış cümleler var dilimizde. Bu kalıplaşmış cümleler ile toplumsal cinsiyet kavramı normalleştirilmeye çalışılsa da bu durum oldukça anormaldir.
Eğer seçimlerimizde özgür olmak istiyorsak toplumdan gelecek kınama, nasihat ve türevindeki laflara kulağımızı kapatmayı öğrenmek zorundayız. Çünkü toplumun bu lafları biz kulağımızı kapatmadığımız için türüyor.
Yine günlük yaşantımızdan örnek verirsek kadının yoğun tempoda çalışması toplum tarafından kınanır ve kadına ailenin, anneliğin önemi toplum tarafından sık sık hatırlatılır; çünkü toplum kadına erken saatte evinde olup çocuklarına bakma rolünü vermiştir. Tıpkı herhangi bir yerde bir erkeğin hesap ödememesinin anormal karşılanması gibi çünkü toplumlarda erkekler para kazanır ve bu yüzden de hesabı erkekler öder.
İşte tüm bu baskıya rağmen bu baskıları yok sayıp toplumsal cinsiyet kavramına karşı bir farkındalık yaratmalıyız. Her zaman küçük adımlar büyük adımların habercisi olur, biz bu küçük adımları atıp daha sonra bu küçük adımların büyük adımlara dönüşmesi için çabalayacağız. Kadın ve erkeğin biyolojik unsurlarına göre değil de isteklerine göre şekillendiği toplumların oluşmasını sağlayacağız.

                                                                                                                             Ezgi KAYA

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik