Ana içeriğe atla

"KİM BU UYGAR?"- Melis TİMUR



KİM BU UYGAR?


Hadi kendimizi kandıralım ve uygarlık kavramını bir çarşafa dolayıp birer ucundan çekiştirelim. 80 milyonluk güzel ülkemin 79’u varsın yapamasın sokak röportajlarında tanımını...
Devrimci Honoré Gabriel babası Victor’a mektup yazarken kullandığı için bu kelimeyi zamanla kavramsallaşmış. Bilseydi yapar mıydı?
Yani yapardı. Çünkü O, içine düştüğü yabancılaşmayı çözümleyebilen bir devrimciydi. Her neyse...
Psikoloji öğrencisi olarak Freud ne hissetmiş hemen değinip öyle başlamalıyım sanki.
Freud; “Bir Yanılsamanın Geleceği” isimli kitabında uygarlık hakkında şöyle demiş: "Uygarlık bana, iktidar ve baskı araçlarının mülkiyetini elde etmenin yöntemini kavrayan bir azınlık tarafından, direnen bir çoğunluğa uygulanan bir olguymuş gibi görünüyor."
Çoğunluk, azınlık, baskı, olgu, kapitalizm... Düşünmeye devam.
Afrika savanlarında yaşayan aileler mi, Amazon yerlileri mi,  Yozgatlı bir köylü mü? Hangisi daha uygar?
Ticari ve politik sistem baskısının zehirlediği insan hakları, düşünce özgürlüğü, acıma yetisi ve doğa sevgisi anlamını yitirmiyor mu?
Felsefedeki alt-üst kuramı misali... Araba kullanan Yozgatlı mı daha uygar, falancanın filanca klasiğini okuyan Kenyalı mı? İşe yarar bir araç kullanan Yozgatlı’nın arabası ölümcül olabilirken; bir eser, bir şiir, bir sonat ölümcül olabilir mi?
Yaşam standartları bizim periyodumuz mu olsun?
Yoksa günümüz bilimindeki edinebildiği rol mü?
Baksanıza; bilimin gerçekleri bile uygarlıkla sanki terminoloji çatışması içerisinde, potansiyel iyi ve kötüyü her şartta içine alan bu bilimle atom bombası da yapabilirsin, canlıları öldürmek için; atom santrali de yapabilirsin, enerji üretmek için.
Uygarlığın benim için bileşenleri var; düşünce, tavır, davranış... Uygarlık bir toplum örgütlenmesi gibi: Arkasında derin bir irade var.

Ah bu uygarlık! Ne yapmalı senin için, kurumsallaşmaya mı koşmalı kitleler halinde? Demokrasi ilkesiyle sarmaş dolaş mı olmalı? Caddeler ve sokaklarda metrekare başına düşen çekirdek tanesi olabilir misin ki sen? Belki de sahnedeki ölme-öldürme diyalektiğisin, kim farkında? İnisiyatif, modernizm, esneklik senin içine mi hapsoldu? Sen mi onları sakladın? Endüstriyel teknolojinin senin anlamından çaldıklarını sen mi insanlığa sundun?
Felsefede deriz ya, salt aşırılık enderdir. Gerçek uygarlık mı ender olan? Yoksa uygar kişi, uygar olmaya(da)bilen insandır; çünkü uygardır zaten - uygar olmak zorunda değildir. Uygar kişi "ne ise o olan" insandır - tek derdi ne olduğunu anlamaktır. Ne farklı bir bilinç halisin sen! Avcı toplayıcılıktan bu güne düşe kalka geldin. Hoş geldin. Bu günden. Bu yıllardan da... Bambaşka yüzyıllara bu yazdıklarımın artık senin anlamında barındırıp barındırmadığını sorgulamayacakları, sana nefes aldıracakları güzel yüzyıllara dejenere olmadan uçman dileği ile...

Melis TİMUR


Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik